İstatistiklere göre, anoreksi hastalığı %90 kadınlarda görülürken, bu
hastalığa yakalanan gençlerin sayısı da günden güne artıyor. Anoreksi,
gerçeklerden kaçış, intihar girişimi, alkol bağımlılığı ya da toksik bağımlılık
ile eşdeğer grubu giren ve kişinin yaşıyla doğru bağlantılı bir hastalık
tablosu çiziyor. Bu hastalığı yaratan etken, vücuttaki vitamin ve mineral
eksikliğidir. Anoreksi hastalığının ilk belirtileri, bir olaya karşı hastada
oluşan duyarsızlık, tepkisizlik gibi görülse de, her seferinde değişik
şekillerde ortaya çıkabilir. Anoreksi, genellikle anne şefkatine en çok ihtiyaç
duyulan dönemlerde annelerinden yoksun kalan kişilerde görülür. Ruhsal yönden
dengesiz ve geleceği konusunda hedefleri olmayan, rakiplerine karşı hırsla
savaşan ya da başarı kazanmak isteyen gençlerin bu hastalığa yakalanma riski
oldukça fazla. Terapist daha ilk muayenede hastanın beslenmemekten kurumuş
cildini fark eder, birkaç seans sonrasında da hasta ne kadar aç olduğunu ancak
kendini çok şişman bulduğunu itiraf eder ve yardım ister. Biz işe onun
özgeçmişinde yatan olumsuzlukları ele alarak başlar ve araştırırız.
Anoreksiklerin sorunlarının ana merkezi üzerine genetik ve ailesel
etkenden çok çevresel bir etken vardır. Psikolojik travmalar, insanların doyma
ve acıkma merkezleri üzerinde çok önemli rol oynar. İnsanlar stres altında
oburlaşırlar. En önemli etkenlerden birisi psikiyatri dilinde “dismorfofobia”
denilen olaydır. Yani insanın kendi şeklinden hoşlanmaması, aynanın karşısına
geçip “karnım şu kadar, kalçam bu kadar...” yapması gibi. Bu insanlar kendi
kendilerine uyguladıkları baskı ve stresle,
biraz fazla yemek yiyince gidip kendilerini kusturmaya çabalarlar.
Hastaların iştahlarını yavaş yavaş kaybolmaya başlar ve tamamen kaybolduğunda
da artık organik bir bozukluk söz konusudur.
Bu organik bozukluk hipotalamus denilen, insandaki acıkma duygusunu
etkiler. Kanımızdaki şeker düşünce de, yükselince de hipotalamus etkilenir.
Anoreksi hastanın vücuduna yerleştiğinde ortaya bir hormanal bozukluk çıkar. Bu
hormanal bozukluk da seks hormonlarının durmasıdır. Zaten kadınların adet
olabilmesi için vücutlarında belli miktarda yağa ihtiyaçları vardır. Seviye o
miktarın altına indiği zaman, kadınlık hormonları aktive olamazlar ve böylece
sistem durur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder