8 Mart 2014 Cumartesi

şafaktan az önce



Ne kötü zamanlar yaşadık her birimiz. Ruhumuz mengeneler arasında, her kalp atışına denk düşen sessiz bir “imdat” çığlığıyla, bir daha hiç geçmeyeceğini düşündüğümüz, ne acılar tattık.
Midemizde eziklik, gözlerimizde karanlık, ellerimizde titreyiş dolu anlar olmadı mı hepimizin hayatında? Oysa hiç geçmeyeceğini bitmeyeceğini düşündüklerimiz, etkisini kaybetmedi mi zamanla?
O halde kaynağı her neyse ve gücü ne kadarsa, şu anda yüreğimizi sıkıştıranlar da sona erecek gelecek günlerde.
Bir dostumun söylediği gibi, “gecenin en karanlık anı, şafaktan az önceki zaman”sa eğer, umut etmek boşuna değil diye düşünüyorum. Üstelik geçmişime dönüp baktığımda, bunun bir kandırmaca olmadığını da görüyorum.
Umudun bir anlamı, mantığı olmalı diyorsanız; bunu da kabul ederim. Güzel duyguyu devam ettirmenin, kötü duyguyu yok etmenin yolu akıldan geçer.
Kötü günler mi geçiriyorsunuz? Peki, hadi gelin bir oyun oynayalım sizinle. Adı “Neden, Niçin, Nasıl.”
Sorun bakalım kendinize:
Neden kendinizi kötü hissediyorsunuz?
Niçin bu noktaya ulaştınız?
Nasıl kurtulacaksınız?
Oyunun kurallarını netleştirmek ve hilenin ya da yanılgının önüne geçmek için şunları da eklemeliyim aslında.
Acaba sizde kötü etki yaratanın başka bir anlamı ve yorumu var mı? Algılayış ve yorumlayış biçiminizi değiştirdiğinizde farklı bir etki yaratabilir mi?
Hissettiklerinizi ve hissediş nedenlerinizi görüp, bu hissedişe yol açan insanla konuştunuz mu?
Konuşurken suçlamak ya da yargılamak yerine, savunma yaratmayacak bir tavır sergileyebildiniz mi?
İçinizdeki acının kaynağı, artık var olmayan bir insansa ya da olaysa, yazarak ve/veya sizi anlayacak bir insanla konuşarak, sözcüklere döküldüğünde, daha az can yakıcı olduğunu görecek şansı kendinize tanıdınız mı?
Kızgınlıklardır ruhumuzdaki sarsıntıları yaratan. Dile gelmemiş ya da yeterince açıklanmamış kırgınlıklardır hayatı karartıp, bizi hastalandıran. Bu yüzden konuşmalıyız zaten. Kendimizi, isteklerimizi, beklentilerimizi açığa vurmalıyız. Geçmişteki hatalarla uğraşmayı bir yana bırakıp, “geliştim, gelişti” diyebilmeliyiz kendimize ve birbirimize, aynı hataların tekrarlanmayacağı bilinciyle.
Yaşamı her gün yeniden kucaklayacak umut duygusu yaratmalıyız ve son olarak, sürekli kötüyü düşünüp, yaşamak yerine, “en kötü acının bile bir gün geçeceğini, hayatta kötü günler kadar hatta daha çok güzel günlerin olduğunu düşünmeliyiz.


Jülide Sevim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder