Ne kötü zamanlar yaşadık her birimiz. Ruhumuz mengeneler arasında, her
kalp atışına denk düşen sessiz bir “imdat” çığlığıyla, bir daha hiç
geçmeyeceğini düşündüğümüz, ne acılar tattık.
Midemizde eziklik, gözlerimizde karanlık, ellerimizde titreyiş dolu
anlar olmadı mı hepimizin hayatında? Oysa hiç geçmeyeceğini bitmeyeceğini
düşündüklerimiz, etkisini kaybetmedi mi zamanla?
O halde kaynağı her neyse ve gücü ne kadarsa, şu anda yüreğimizi
sıkıştıranlar da sona erecek gelecek günlerde.
Bir dostumun söylediği gibi, “gecenin en karanlık anı, şafaktan az
önceki zaman”sa eğer, umut etmek boşuna değil diye düşünüyorum. Üstelik
geçmişime dönüp baktığımda, bunun bir kandırmaca olmadığını da görüyorum.
Umudun bir anlamı, mantığı olmalı diyorsanız; bunu da kabul ederim.
Güzel duyguyu devam ettirmenin, kötü duyguyu yok etmenin yolu akıldan geçer.
Kötü günler mi geçiriyorsunuz? Peki, hadi gelin bir oyun oynayalım
sizinle. Adı “Neden, Niçin, Nasıl.”
Sorun bakalım kendinize:
Neden kendinizi kötü hissediyorsunuz?
Niçin bu noktaya ulaştınız?
Nasıl kurtulacaksınız?
Oyunun kurallarını netleştirmek ve hilenin ya da yanılgının önüne
geçmek için şunları da eklemeliyim aslında.
Acaba sizde kötü etki yaratanın başka bir anlamı ve yorumu var mı?
Algılayış ve yorumlayış biçiminizi değiştirdiğinizde farklı bir etki
yaratabilir mi?
Hissettiklerinizi ve hissediş nedenlerinizi görüp, bu hissedişe yol
açan insanla konuştunuz mu?
Konuşurken suçlamak ya da yargılamak yerine, savunma yaratmayacak bir
tavır sergileyebildiniz mi?
İçinizdeki acının kaynağı, artık var olmayan bir insansa ya da olaysa,
yazarak ve/veya sizi anlayacak bir insanla konuşarak, sözcüklere döküldüğünde,
daha az can yakıcı olduğunu görecek şansı kendinize tanıdınız mı?
Kızgınlıklardır ruhumuzdaki sarsıntıları yaratan. Dile gelmemiş ya da
yeterince açıklanmamış kırgınlıklardır hayatı karartıp, bizi hastalandıran. Bu
yüzden konuşmalıyız zaten. Kendimizi, isteklerimizi, beklentilerimizi açığa
vurmalıyız. Geçmişteki hatalarla uğraşmayı bir yana bırakıp, “geliştim,
gelişti” diyebilmeliyiz kendimize ve birbirimize, aynı hataların
tekrarlanmayacağı bilinciyle.
Yaşamı her gün yeniden kucaklayacak umut duygusu yaratmalıyız ve son
olarak, sürekli kötüyü düşünüp, yaşamak yerine, “en kötü acının bile bir gün geçeceğini,
hayatta kötü günler kadar hatta daha çok güzel günlerin olduğunu düşünmeliyiz.
Jülide Sevim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder