7 Mart 2014 Cuma

SQ - Spiritüel Ruhsal Zekâ



20. yüzyılın başlarında IQ gerek bi­lim çevreleri gerekse toplum içinde sıkça tartışılır oldu. Zihinsel ve mantıksal zekâmız, mantıksal ve stratejik problemle­ri çözmek için kullandığımız zekâmızdır. Psikologlar insanların IQ'larını ölçmek için testler geliştirdiler ve bu testler insan­ların zekâ katsayısı veya IQ olarak bilinen zekâlarını derecelerine göre insanları sı­nıflandırmak için araç oldu. Bu teori IQ'su en yüksek olan insanın aynı zamanda en yüksek zekâya sahip olduğunu iddia ediyor.
1990'ların ortalarında Daniel Gole­man'ın yaptığı bir araştırmanın sonuçları­na göre birçok psikolog ve nörolog duygu­sal zekânın (EQ), IQ ile eşit öneme sahip olduğunu gösteriyor. EQ sayesinde kendi duygularımızın ve diğer insanların duygu­larının farkına varırız. EQ sayesinde em­pati, şefkat duygularını kazanırız, motive oluruz, acıya ve hazza cevap veririz. Gole­man'nın da değindiği gibi EQ, IQ'nun et­kili kullanımı için temel bir gereksinimdir. Beynimizin hisseden kısmı zarar görürse, düşünen kısmının etkinliği de azalır.
Bu yüzyılın sonunda henüz tam olarak anlaşılamamış bir dizi araştırma, üçüncü bir 'Q' olduğunu gösteriyor. İnsan zekâsının bütün resmi, "ruhsal zekâ' kısa adıyla SQ'nun açıklanmasıyla tamamlanabilir. SQ ile sayesinde anlam ve değer problemi­ni belirleyip çözdüğümüz, hayatlarımızı ve hareketlerimizi daha geniş, daha zengin, daha anlamlı bir bağlama oturttuğumuz, bazı olaylardan aldığımız derslerin ve haya­tımızdaki bazı yönlerin daha anlamlı oldu­ğunu tayin ettiğimiz zekâyı kastediyorum. SQ, hem IQ hem EQ'yu etkili bir şekilde kullanabilmek için gerekli olan temeldir. O, parçalanamayan zekâmızdır.
Webster'in sözlüğü ruhu; fiziksel orga­nizmalara, somut elementlerle birlikte ha­yat veren canlı prensip, hayatın nefesi ola­rak tarif ediyor. İnsanlar çözümlenemez ve temele ait sorular sormaya ihtiyacı olan canlılar oldukları için esasında ruhsal ya­ratıklardır. Neden doğdum? Hayatımın anlamı nedir? Neden yorulduğum, üzül­düğüm ya da yenildiğim halde hayata de­vam etmeliyim? Tüm her şeyi çekilmeye değer kılan ne? Yaşadığımız, yaptığımız şeylerde bir anlam ve bir değer bulmaya insani arzular tarafından zorlanıyoruz, daha doğrusu bununla görevlendiriliyo­ruz. Hayatlarımızı daha geniş, daha an­lamlı bir bağlamda görme arzusuna sahi­biz. Bu bağlam aile, futbol takımı, iş haya­tımız, dini çevremiz veya tümü olabilir. Sevebileceğimiz şeyler için, bizi kendimi­zin ve yaşadığımız anın ötesine götürebile­cek şeyler için bize ve yaptıklarımıza değer hissi verebilecek şeyler için hevesimiz var.
Bazı antropologlar ve nörobiyologlar anlamlılık hevesinin ve beraberinde getirdiği gelişimsel değerin bundan iki milyon yıl önce ilk insanı meydana getirdiğini söylüyor. Anlamlılık ihtiyacının sembolik hayal gücünün, dilin ve insan beyninin olağan üstü gelişimine olanak sağladığını iddia ediyorlar.
Ne IQ ne EQ ayrı ayrı ya da beraber insan zekâsının tüm karmaşıklığını veya insan ruhu ve hayal gücünün büyük zenginliğini açıklamak için yeterlidir. Bilgisayarlar yüksek IQ’ya sahiptir. Tüm kuralları bilir ve yanlışsız bir şekilde uygulayabilirler. Hayvanlar sıklıkla yüksek EQ’ya sahiptir. İçinde bulundukları koşulların farkındadırlar ve onlara uygun cevap verirler. Fakat ne bilgisayarlar ve ne de hayvanlar neden bu kurallar ve bu durumlara sahibiz, daha farklı ve daha iyi olabilir mi diye sormazlar. Belli sınırlar içinde ve sonu belli bir oyunu oynarlar. SQ, insanların yaratıcı olmasına, kuralları ve koşulları değiştirmesine izin verir. SQ, sınırlarla birlikte bitmemiş, sonu belirlenmemiş bir oyunu oynamamıza olanak tanır. SQ, bize ayırt etme yeteneğini verir. Ahlak duygusunu, katı kuralları yumuşatma, anlama, sevme yeteneğini ve aynı ölçüde kuralları yumuşatabilme, sevebilme limitini görme becerisi verir.
İyi ve kötüyü sorgulamak için, farkında olunmayan olanakları tasarlamak için, rüya görmek için, arzulamak için, kendimizi kötülükten sıyırmak için SQ’yu kullanırız. SQ güce çevrilmesinde EQ’dan ayrılır. Daniel Goleman’ın da tarif ettiği gibi duygusal zekâm içinde bulunduğum durumu yargılamama ve ona uygun davranmama izin verir. Bu durumun sınırları içinde çalışır ve durumun bana rehberlik etmesine izin verir. Fakat ruhsal zekâm ilk başta bu durumun içinde olmayı isteyip istemediğimi sormama izin verir. Bu durumu oluşturabileceğim daha iyi bir durumla değiştirmek ister miyim? Ruhsal zekâm sınırlarla birlikte çalışır, duruma rehberlik etmeme izin verir.
Son olarak SQ’nun nörolojik temeline baktığımızda, kesin olarak beyin merkezinin dışında –beynin nörolojik birleşik işlevlerinden ayrı- çalıştığını, zekâmızı tümlediğini söyleyebiliriz. SQ bizleri entelektüel, duygusal ve ruhsal yaratıklar yapar. İdeal olarak üç temel zekâmız birlikte çalışır ve birbirlerini desteklerler. Beynimiz bunu yapabilmek üzerine tasarlanmıştır. Fakat her biri –IQ, EQ ve SQ- kendi güç bölgelerine sahiptirler ve ayrı ayrı işlev gösterirler. Bu aynı zamanda üçünün birden yüksek ve düşük olmasının gerekmediği anlamına gelir. Bir insanın IQ’su yüksekken hem EQ’su hem de SQ’su düşük olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder