9 Haziran 2014 Pazartesi

tüm yaşantıların sonuna kadar gitmek...



Tüm yaşantıların sonuna kadar gitmek... Yaşa! İçinden gelen o olağanüstü yaşamı yakala ve korkma. Bu cesurca atılışın getirdiği kimi sıkıntılara rağmen hiçbir şekilde zararını görmedim…
 
 
Yaşantı, yalnızca başlamakla değil, tamamlanmakla anlam kazanır. İnsan, çoğu zaman bir deneyimin eşiğinde durur; içine girmeye cesaret eder ama sonuna kadar gitmeye nadiren razı olur. Oysa hakikat, yüzeyde değil derinliktedir; ve derinlik, yalnızca sonuna kadar gidilen yaşantılarda açığa çıkar. Tüm yaşantıların sonuna kadar gitmek, bir varoluş tavrıdır—yarım kalmış duyguların, eksik bırakılmış düşüncelerin ve ertelenmiş kararların reddidir. Bu reddediş, bir isyan değil; bir teslimiyettir: yaşama, olduğu gibi.

Her yaşantı, kendi içinde bir metin gibidir; giriş, gelişme ve sonuç bölümleriyle değil, sessizlikleriyle, boşluklarıyla ve kırılmalarıyla okunur. Sonuna kadar gitmek, bu metni eksiksiz okumaktır—sayfaları çevirmeden değil, durarak, kalakalarak, sindirerek. Çünkü insan, çoğu zaman yaşantının başında kendini tanır; ortasında kaybeder; sonunda ise yeniden kurar. Ve bu yeniden kurma, yalnızca sonuna kadar gidilen yolculuklarda mümkündür. Yarım kalan her şey, insanı eksik bırakır; tamamlanan ise dönüştürür.

Tüm yaşantıların sonuna kadar gitmek, bir cesaret biçimidir. Sevmek ama sonuna kadar sevmek; acımak ama sonuna kadar acımak; anlamak ama sonuna kadar anlamak. Bu sonuna kadar hâli, bir yoğunluk değil; bir sadeliktir. Çünkü yaşantının sonu, çoğu zaman bir patlama değil, bir sönüştür. Ve insan, o sönüşte kendini bulur. Sonuna kadar gitmek, bir zirveye ulaşmak değil; bir boşlukta kalabilmektir. O boşluk, ne korkutur ne yüceltir—yalnızca gösterir.

Ve nihayet, yaşantının sonuna varıldığında, geriye kalan yalnızca izdir. Bu iz, ne anlatılır ne tarif edilir; yalnızca taşınır. Tüm yaşantıların sonuna kadar gitmek, bir birikim değil; bir arınmadır. Çünkü insan, yaşadıkça değil, tamamladıkça hafifler. Ve bu hafiflik, bir kaçış değil; bir kalış biçimidir. Yaşantının sonu, bir bitiş değil; bir başlangıcın eşiğidir. Ve insan, o eşiğe vardığında, artık yalnızca yaşayan değil; yaşamış olandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder