23 Nisan 2025 Çarşamba

varlığını kutla, kendini sev

 Kendini sevmek, yalnızca bir duygunun değil, bir fark edişin, bir kabulün ve nihayetinde bir kutlamanın eylemidir. İnsan, çoğu zaman başkalarının gözlerinde kendini ararken, kendi içindeki ışığı görmeyi unutur. Oysa varlık, başlı başına bir mucizedir—her nefes, her düşünce, her hissediş, evrenin sonsuz olasılıkları içinden seçilmiş bir varoluşun kanıtıdır. Ve bu varoluş, alkışa değil; farkındalığa muhtaçtır. Çünkü insan, kendini fark ettiğinde değil, kendini onurlandırdığında gerçek anlamda yaşamaya başlar.

Varlığını kutlamak, geçmişin yüklerini değil; o yükleri taşıyabilmiş olmayı takdir etmektir. Her yara, bir iz bırakır; ama o iz, yalnızca acının değil, direnişin de tanığıdır. Kendini sevmek, o izleri saklamak değil; onlarla barışmak, onları birer madalya gibi taşımaktır. Çünkü insan, ne kadar kırılmışsa, o kadar derinleşmiştir. Ve derinlik, yalnızca acıyla değil; o acının içinden doğan bilgelikle ölçülür. Varlığını kutlamak, bu bilgelikle kendine dönmektir.

Kendini sevdiğinde, zamanın ritmi değişir. Artık dış sesler değil, iç sesin yön verir adımlarına. Başkalarının doğruları değil, kendi hakikatin şekillendirir yolunu. Ve o yol, ne kadar engebeli olursa olsun, senin yolundur. Varlığını kutlamak, o yolda yürümeyi seçmektir—yalnızca varmak için değil, yürümek için. Çünkü her adım, kendine bir selamdır; her durak, kendinle bir buluşmadır. Ve bu buluşmalar, insanın en kıymetli anlarıdır.

Sonunda insan şunu anlar: kendini sevmek, bir lütuf değil; bir hak, bir sorumluluktur. Varlığını kutlamak, başkalarına değil, kendine verilmiş bir sözdür. “Ben buradayım,” demektir; “Ben olduğum hâlimle yeterliyim.” Çünkü insan, kendini sevdiğinde yalnızca kendini değil, tüm varoluşu onurlandırır. Ve o onurlandırma, sessiz bir şarkı gibi yayılır evrene—her şeyin merkezinde duran, kendiyle barışmış bir ruhun melodisi olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder