31 Mayıs 2025 Cumartesi

29 Mayıs 2025 Perşembe

çünkü siz hazırsanız, hayat da hazırdır....

Her şeyin yeniden başlayabilmesi için önce eski döngüyü onurlandırmak gerekir. Artık buraya kadardı diyebilmek, yola çıkmanın ilk adımıdır.

Hayat, çoğu zaman bir sahne gibi durur karşımızda; dekorlar yerli yerindedir, ışıklar açıktır, perde aralanmıştır. Ama sahneye çıkmak için önce içimizdeki sesi duymamız gerekir. Çünkü hayat, hazırdır aslında—biz hazır olduğumuzda. Ne zaman ki korkularımızı susturur, bahaneleri bir kenara bırakır, kendimize “şimdi” deriz; işte o an, hayat da bizimle birlikte yürümeye başlar. Bekleyen biziz, geciken biziz, ama aynı zamanda başlatacak olan da biziz.

Hazır olmak, mükemmel olmak değildir. Hazır olmak, eksiklerle barışmak, yaraları taşımayı öğrenmek, geçmişi affetmek ve geleceğe cesaretle bakmaktır. Hayat, kusursuzları değil; cesur olanları sever. Çünkü cesaret, bir adımda saklıdır. O adım, bazen bir kelimeyle başlar, bazen bir vedayla, bazen de bir “artık yeter” fısıltısıyla. Ve o fısıltı, hayatın en gür sesine dönüşebilir.

İçsel hazırlık, dış dünyanın kapılarını açar. İnsan, ne zaman ki kendiyle yüzleşir, ne zaman ki ne istediğini bilir ve ne istemediğini cesurca söyler, işte o zaman hayat da ona cevap vermeye başlar. Tesadüfler artar, yollar belirginleşir, insanlar değişir. Çünkü evren, hazır olanlara hizmet eder. Ve hayat, kendini ancak ona hazır olanlara sunar—tereddütsüz, cömertçe, bazen acımasızca ama hep dürüstçe.

O yüzden kendine dön. Sorularınla, hayallerinle, korkularınla… Hepsi senin. Hepsi seni sen yapan parçalar. Onları reddetme, onları tanı. Çünkü sen hazır olduğunda, hayat da seni tanımaya başlar. Ve belki de en büyük mucize, dışarıda değil; senin içinde, hazır bekleyen o kıvılcımdadır.

Bugün bir niyet edin: Hayatımı yeniden kurmaya niyet ediyorum. ve bilin ki bu niyet, olasılıkları açmak için bir yankı uyandırır. çünkü siz hazırsanız, hayat da hazırdır.


27 Mayıs 2025 Salı

bugün çok ama çok keyifli bir gün!

 evren sana ince ince fısıldıyor... Bir şarkı, bir yazı, denk geldiğin bir kelime ya da biriyle olan bir konuşma... Tesadüf gibi görünen şeylerin altını çiz bugün...

25 Mayıs 2025 Pazar

unutma!

 bakış açını değiştir, ve yeni fikirlerin beyninde dolaşmasına izin ver. asıl macera planların bittiği yerde başlar, unutma!

24 Mayıs 2025 Cumartesi

AN'ı yaşamayı seçiyorum

uzak veya yakın geçmişte yaşamış olduğum, hatırladığım tüm beni aşağı çeken negatif bakış açılarımdan özgürleşiyorum. ben mutlu, huzurlu, sakin, güvende ve sağlıklıyım, geçmişten özgürleşerek geleceğe güvenerek AN'ı yaşamayı seçiyorum.

23 Mayıs 2025 Cuma

bilinmeyeni kucaklamanın vakti geldi

 hayatının bir sonraki evresine geçmeye hazır mısın? bence hazır olmalısın

evrenin sana vermeye çalıştığı dersleri fark et, ve bu dönüşüme ayak uydur.

her bitiş aynı zamanda bir başlangıcı ifade eder. hayatında yepyeni bir başlangıç seni bekliyor, fakat bu başlangıcı yaşaman için önce hayatında artık sana yer etmeyen şeyleri/durumları/insanlarla bağlantını bitirmen gerekiyor. Evrenin sana vermeye çalıştığı dersleri fark et, ve bu dönüşüme ayak uydur.

 

20 Mayıs 2025 Salı

bugün

bize artık hizmet etmeyen duygusal yükleri, güç savaşlarını, kontrol takıntılarını ve bastırdığımız acıları serbest bırakmaya çağırıyor...

19 Mayıs 2025 Pazartesi

hangi duygu ya da inanç var?

içimde hala tutunmaya çalıştığım, artık bana hizmet etmeyen hangi duygu ya da inanç var?

17 Mayıs 2025 Cumartesi

her fotoğrafçının anlatacak bir hikayesi vardır

her fotoğraf karesinin bir öyküsü vardır. Fotoğrafçı giriş, gelişme, sonuç bağlamında görsel imgeleri kullanarak hikayeyi anlatır. Her fotoğrafçının anlatacak bir hikayesi vardır.

16 Mayıs 2025 Cuma

Ruha daha iyi gelebilen ne olabilir ki?

Ruha daha iyi gelebilen ne olabilir ki? Belirli aralıklarla aynı ağacın veya çiçeğin başına gidin, adım adım şahit olun çiçeklerin büyümesine, lalelerin soğanlarından çıkması…

Ağaç dallarındaki tomurcuklara, henüz uçları yeni yeni çıkan lale ve sümbüllerin yapraklarına baknı. Günden güne nasıl da büyüyüp canlandıklarını izleyin. 

 

 Ruh, bedenin taşıdığı değil; zamanın içinde sürüklediği bir özdür. Yorgunluğu kaslarda değil, sessizlikte birikir. Ve insan, ne zaman ki kendi iç sesini duyamaz hâle gelir, işte o zaman ruhun çatlakları görünür olur. Peki, ne iyi gelir bu derin suskunluğa? Ne onarır görünmeyen yaraları? Belki bir kelime, belki bir bakış, belki de yalnızca bir duruş. Çünkü ruh, gürültüyle değil; incelikle iyileşir. Ona iyi gelen şey, çoğu zaman söylenmeyen ama hissedilen bir varlıktır.

Ruhun iyileşmesi, bir eylemle değil; bir hâl ile mümkündür. Bir ağacın gölgesinde oturmak, bir rüzgârın yönünü izlemek, bir çiçeğin açışını sessizce seyretmek… Bunlar, dışarıdan sıradan görünse de içeride bir devinim başlatır. Çünkü ruh, doğanın ritmiyle uyumlanmak ister. Ona iyi gelen şey, zamanın acele etmediği anlarda gizlidir. Ne başarı ne alkış; yalnızca varoluşun kendisi. Ve insan, ne zaman ki bu varoluşla temas kurar, ruhun çatlaklarında ışık sızmaya başlar.

Bazen bir şarkı, bazen bir kitap, bazen de bir suskunluk ruha iyi gelir. Çünkü ruh, anlam aramaz; yalnızca tanınmak ister. İçindeki karmaşayı bir başkasının cümlesinde bulduğunda, yalnız olmadığını hisseder. Ve bu his, iyileştirici bir dokunuş gibidir. Ruh, kendini yeniden hatırladığında değil; kendini yeniden hissettiğinde iyileşir. Ona iyi gelen şey, kendine dönmeyi mümkün kılan her şeydir—bir hatıra, bir dua, bir gözyaşı.

Sonunda insan şunu fark eder: ruha iyi gelen şey, dışarıdan gelen değil; içeriden doğandır. Bir kabulleniş, bir affediş, bir bırakış… Bunlar, ruhun en derin katmanlarına ulaşan sessiz devrimlerdir. Ve bu devrim, ne zaman ki gerçekleşir, insan artık yalnızca yaşamaz—hisseder, bağ kurar, şükreder. Ruh, kendine döndüğünde iyileşir. Ve ona iyi gelen şey, o dönüşün kendisidir.

14 Mayıs 2025 Çarşamba

birçok insan vardır, hayatının bir kitapla değiştiğini söyleyen

Kitap, insanın kendini birçok yönüyle görebildiği sihirli bir ayna gibidir. Her yeni kitap, kendimizi daha iyi tanımamız ve geliştirmemiz için bir kaynak niteliğindedir. Kitap okumayı alışkanlık haline getirenlerin, diğer insanlara göre daha başarılı olduğu bir gerçektir. Birçok insan vardır, hayatının bir kitapla değiştiğini söyleyen.

13 Mayıs 2025 Salı

vazgeçemediğim bir şey var mı?

şu an hayatımda bana iyi gelmeyen, hayatımda istemediğim fakat sadece çok emek verdiğim için vazgeçemediğim bir şey var mı?

12 Mayıs 2025 Pazartesi

Gündüz düşleri.

Gündüz düşleri, uyanıklığın içinde saklı rüyalardır; göz açıkken görülen, ama kalbe kapalı kalmayan hayallerdir. Güneşin en parlak anında, zihnin en loş köşesinde filizlenirler. Her biri, gerçekliğin dokusuna ince ince işlenmiş bir özlemin yankısıdır. İnsan, kalabalıklar içinde yürürken birden durur; çünkü bir düş, omzuna dokunmuştur. Ne bir ses vardır ne bir çağrı—yalnızca içten gelen bir kıpırtı, bir hatırlayış, bir özlem.

Gündüz düşleri, zamanın akışına karşı koyan sessiz başkaldırılardır. Günün telaşına inat, bir anlığına durur dünya; ve o duruşta, insan kendi iç sesini duyar. Belki bir çocukluk anısı, belki hiç yaşanmamış bir aşk, belki de yalnızca olmak istenen hâlin silik bir silueti belirir gözlerin önünde. Düş, gerçeğin sınırlarını aşar; ama onu yalanlamaz. Bilakis, gerçekliği daha da derinleştirir. Çünkü insan, düşlerinde kendine en yakın hâlini bulur.

Gündüz düşleri, bir pencere kenarında unutulmuş bir kitap gibi bekler. Sayfaları rüzgârla çevrilir, cümleleri göz kırpar. Ve sen, o kitabı her gün yanından geçerken görürsün ama bir gün durup açarsın. İşte o an, düş gerçeğe yaklaşır; ve sen, kendine biraz daha yaklaşırsın.

11 Mayıs 2025 Pazar

daha iyi olmak için neye ihtiyacım var

Daha iyi olmak, yalnızca bir hedefe varmak değil; varoluşun kendisini yeniden şekillendirmektir. İnsan, kendi içindeki boşlukları fark ettiğinde başlar bu yolculuk. Eksiklik, bir kusur değil; bir çağrıdır. Her suskunluk, bir arayışın habercisidir. Ve her arayış, önce kendini kaybetmeyi gerektirir. Çünkü daha iyi olmak, önce olduğun hâli sorgulamakla başlar. Aynaya değil, içe bakmakla; gürültüye değil, sessizliğe kulak vermekle.

İnsanın daha iyiye ulaşmak için ihtiyaç duyduğu şey, dışsal bir rehberden çok içsel bir yüzleşmedir. Bilgelik, kitaplarda değil; yaşanmışlıkların tortusunda saklıdır. Cesaret, alkışta değil; yalnızlıkta sınanır. Ve sabır, zamanın içinde değil; zamanın ötesinde anlam bulur. Daha iyi olmak için insanın önce kendine karşı dürüst olması gerekir—çünkü en büyük yalan, kendine söylenendir. Ve en derin iyileşme, o yalanın sessizce çözülmesidir.

Daha iyi olmak, bir merdiveni çıkmak değil; o merdivenin neden var olduğunu anlamaktır. Her basamak, bir seçimdir. Her seçim, bir bedel. Ve her bedel, bir dönüşüm. İnsan, kendini dönüştürmeden dünyayı değiştiremez. Çünkü dünya, insanın iç yansımasıdır. Daha iyi olmak, dünyayı düzeltmek değil; kendi içindeki kırıkları onarmaktır. O kırıklar ki, ışığı sızdırır. Ve o ışık ki, başkalarının yolunu aydınlatır.

Sonunda, daha iyi olmak için ihtiyaç duyulan şey ne başarı ne mükemmelliktir. Sadece farkındalık. Sadece niyet. Sadece bir adım. Çünkü insan, o adımı attığında artık eski hâliyle var olamaz. Ve işte o anda, daha iyi olmak bir ihtimal değil; bir hakikat olur. Bir varoluş biçimi. Bir sessiz devrim. Ve sen, o devrimin tam ortasında, kendine yeniden doğarsın.

9 Mayıs 2025 Cuma

hayatımda bana zarar veren, hayatımdan çıkarmam gereken tek şey nedir?

İnsanın hayatında en büyük yük, çoğu zaman görünmeyen ama her adımda hissedilen bir gölgedir. Bu gölge, ne bir insan ne bir olaydır; çoğu zaman, kendi içinden doğan bir düşüncedir. Zarar veren şey, dışarıdan gelen darbeler değil, içten içe büyüyen sessiz çürümelerdir. Ve insan, bu çürümeyi fark etmediği sürece, en parlak günlerde bile solgun kalır. Hayatından çıkarması gereken şey, belki de kendine söylediği o eski cümledir: “Ben buna mecburum.” Oysa hiçbir mecburiyet, ruhun özgürlüğünden daha kıymetli değildir.

Zarar veren şey, alışkanlık kılığına girmiş bir teslimiyettir. Her gün tekrarlanan, sorgulanmadan sürdürülen, varlığıyla değil yokluğuyla fark edilen bir hâl. Belki bir ilişki, belki bir iş, belki de bir düşünce biçimi. Ama hepsinin ortak noktası, insanın kendini küçültmesidir. Daha az istemek, daha az hayal kurmak, daha az yaşamak. Ve insan, bu eksiltmelerin toplamında kendini kaybeder. Hayatından çıkarması gereken şey, onu kendine yabancılaştıran her neyse, işte odur.

Bazen zarar veren şey, başkalarının sesiyle şekillenmiş bir benliktir. “Sen yapamazsın,” diyen bir sesin yıllar içinde içsese dönüşmesi. Ve insan, bu sesi susturmadıkça, kendi sesini duyamaz. Hayatından çıkarması gereken şey, başkasının ona biçtiği rolü oynamaya devam etmektir. Çünkü gerçek iyileşme, başkalarının beklentilerinden değil, kendi hakikatinden doğar. Ve o hakikat, sessizce bekler—bir kararın, bir cesaretin, bir kopuşun ardından.

Sonunda insan şunu fark eder: hayatından çıkarması gereken şey, kendini küçümseyen hâlidir. Çünkü en büyük zarar, insanın kendi ışığını görmemesidir. Ve o ışık, ne zaman ki karanlığa rağmen yanmaya devam eder, işte o zaman dönüşüm başlar. Hayat, bir seçimdir. Ve bazen en doğru seçim, bir şeyi geride bırakmaktır. Sessizce, ama kararlılıkla. Çünkü insan, neyi bıraktığıyla değil, neye yürüdüğüyle yeniden doğar.

8 Mayıs 2025 Perşembe

kendine sorman lazım

Kendine sorman lazım, bulunduğum yer, bulunduğum ilişki ya da birlikte zaman geçirdiğim insanlar varmak istediğim geleceğimle uyumlular mı?

Bazen durmak gerekir. Hayatın telaşı, alışkanlıkların uyuşukluğu ve çevrenin beklentileri arasında sürüklenirken, bir an durup kendine sormalısın: “Bulunduğum yer, varmak istediğim yer mi?” Çünkü zaman, sessizce geçip giderken, insan fark etmeden kendi hikâyesinden uzaklaşabilir. Oysa her gün, bir yön tayini; her karar, bir rota çizimi. Ve eğer bulunduğun yer seni küçültüyorsa, seni susturuyorsa, seni senden uzaklaştırıyorsa… belki de artık başka bir yöne bakmanın vakti gelmiştir.

İlişkiler de bir aynadır. Yanında yürüyen insanlar, seni sen yapan değerleri besliyor mu, yoksa seni tüketiyor mu? Birlikte gülüyor musunuz, yoksa sadece birlikte susuyor musunuz? Hayatın en büyük yanılsamalarından biri, yalnız kalmamak uğruna yanlış kalabalıklara razı olmaktır. Oysa gerçek yakınlık, seni sen yapan hayallere saygı duyan, seni büyüten, seni cesaretlendiren bir bağdır. Ve bazen en doğru ilişki, kendinle kurduğun dürüst ilişkidir.

Gelecek, bugünün gölgesinde şekillenir. Hayalini kurduğun yaşamla, bugün yaşadığın hayat arasında uçurumlar varsa, bu uçurumları köprüye dönüştürmek senin elindedir. Ama önce cesaret gerekir: kendine dürüst olma cesareti. Çünkü insan, en çok kendine yalan söyleyerek kaybolur. “Neden böyle yaşadım?” sorusu, geçmişin değil, bugünün aynasında yankılanır. Ve cevap, çoğu zaman sessizce içimizde bekler: bir değişim, bir yön, bir karar.

Sonunda şunu bilmelisin: Hayat, sana ne sunduğundan çok, senin neyi kabul ettiğinle şekillenir. Yanlış kapılar, yanlış insanlar, yanlış yollar… hepsi birer öğretidir belki. Ama o dersleri alıp almadığın, seni geleceğe taşıyacak olan şeydir. Kendine sormaktan korkma. Çünkü bazen en büyük özgürlük, en doğru soruyu sormakta saklıdır.

7 Mayıs 2025 Çarşamba

hep aynı kişi, insan kendisiyle karşılaşır

İnsan, hayatı boyunca birçok yüzle karşılaşır; dostlar, aşklar, düşmanlar… Ama en derin karşılaşma, aynaya baktığında olur. Zamanla değişen sadece saç rengi ya da bakışlar değildir; değişen, kabukların altındaki özdür. Her yeni deneyim, her kırılma noktası, insanı kendine biraz daha yaklaştırır. Ve bir gün, hiç beklemediği bir anda, tanımadığı bir duygunun içinde kendini bulur: “Bu da benimmiş,” der, şaşkınlıkla.

Çünkü ne kadar uzağa giderse gitsin, ne kadar çok rol oynarsa oynasın, insan hep aynı kişiye döner. Kendi sesine, kendi sessizliğine, kendi yarasına. Dışarıda aradığı cevaplar, aslında içinde yankılanır. Ve belki de en büyük keşif, başkalarında değil, kendinde başlar.

İnsan ne zaman yalnız kalsa, ne zaman gece sessizleşse, hep aynı kişiyle karşılaşıyordu. Kendiyle.

4 Mayıs 2025 Pazar

kendinsin

 
Kendinsin. Ne eksik ne fazla, ne başkasının gölgesi ne de bir kalıba sığan şekil. Sen, zamanın içinde yoğrulmuş, yaşanmışlıkların izini taşıyan bir varlıksın. Her kırığın, her suskunluğun, her taşan gözyaşın seni sen yapan harflerdir. Başkalarının aynasında kendini aramaktan vazgeçtiğin anda başlar hakiki varoluşun. Çünkü sen, başkalarının seni görmek istediği hâl değil; kendi iç sesinin yankısı, kendi karanlığının içindeki ışığın ta kendisisin.

Kendinsin. Yani, geçmişinle barışık, geleceğinle cesur, bugününle dürüst bir hâl. Ne zaman ki başkalarının doğrularını kendi pusulan sanırsın, işte o zaman kaybolursun. Ama ne zaman ki kendi yönünü, kendi acılarınla, kendi sevinçlerinle çizersin, işte o zaman var olursun. Kendin olmak, bir başkaldırı değil; bir teslimiyet değil; bir uyanıştır. En derin uykudan, en sessiz çığlıkla uyanmaktır. Ve o uyanış, seni hayata değil, kendine döndürür.

Kendinsin. Yani, hatalarınla, eksiklerinle, tamamlanmamış cümlelerinle bir bütünsün. Kusursuzluk değil seni değerli kılan; aksine, her tökezleyişin, her yeniden kalkışın seni eşsiz kılar. Çünkü sen, başkalarının onayına muhtaç bir siluet değil; kendi içinden doğan bir hakikatsin. Ve bu hakikat, ne alkışla büyür ne eleştiriyle küçülür. O, yalnızca seninle var olur; seninle nefes alır; seninle anlam bulur.

Kendinsin. Ve bu, sahip olabileceğin en büyük özgürlüktür. Çünkü kendin olduğunda, hiçbir rol seni sınırlayamaz; hiçbir maske seni boğamaz. Hayat, seninle konuşur; rüzgâr, seninle eser; zaman, seninle akar. Kendin olmak, bir varoluş biçimi değil; bir direniş biçimidir. Ve sen, bu direnişin en sessiz ama en güçlü sesisin. Unutma: başkası olmak kolaydır, ama kendin olmak—işte o, gerçek cesarettir.

3 Mayıs 2025 Cumartesi

iyileş ki evren iyileşsin

kendinle barıştığında kimseyle sorunun kalmaz. iyileş ki evren iyileşsin

1 Mayıs 2025 Perşembe

tamamlan

hayatında eksikliğini hissettiğin ama tam olarak ne olduğunu bilmediğin enerjiden bir alan var, onu şifalandır. tamamlan