Gündüz düşleri, uyanıklığın içinde saklı rüyalardır; göz açıkken görülen, ama kalbe kapalı kalmayan hayallerdir. Güneşin en parlak anında, zihnin en loş köşesinde filizlenirler. Her biri, gerçekliğin dokusuna ince ince işlenmiş bir özlemin yankısıdır. İnsan, kalabalıklar içinde yürürken birden durur; çünkü bir düş, omzuna dokunmuştur. Ne bir ses vardır ne bir çağrı—yalnızca içten gelen bir kıpırtı, bir hatırlayış, bir özlem.
Gündüz düşleri, zamanın akışına karşı koyan sessiz başkaldırılardır. Günün telaşına inat, bir anlığına durur dünya; ve o duruşta, insan kendi iç sesini duyar. Belki bir çocukluk anısı, belki hiç yaşanmamış bir aşk, belki de yalnızca olmak istenen hâlin silik bir silueti belirir gözlerin önünde. Düş, gerçeğin sınırlarını aşar; ama onu yalanlamaz. Bilakis, gerçekliği daha da derinleştirir. Çünkü insan, düşlerinde kendine en yakın hâlini bulur.
Gündüz düşleri, bir pencere kenarında unutulmuş bir kitap gibi bekler. Sayfaları rüzgârla çevrilir, cümleleri göz kırpar. Ve sen, o kitabı her gün yanından geçerken görürsün ama bir gün durup açarsın. İşte o an, düş gerçeğe yaklaşır; ve sen, kendine biraz daha yaklaşırsın.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Gündüz düşleri.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder