Kimine göre
aşk güzeldir; kimine göre öldürücü.
Kimisi acıyı
sever; aşkın mazoşist yüzü olur;
Kimisi acı
çektiren olur, sadist derler ona.
Mutlu aşk
yaşadığı iddia edilir; aslında aşkın varolmadığı da.
Aşkı
reddedenler kadar aşktan başka hiçbir şeye inanmayanlar da vardır.
Aşk aşktır
ve herkes kendi aşkını yaşar.
Acı,
mutlu, yüzeysel, sevgi üzerine, yasak
niyetine, tutku olsun diye...
ORHAN OĞUZ* NİLÜFER AÇIKALIN:
Orhan: Bence aşk pişman olmamaktır.
İnsan kendi olmadığı sürece karşısındakine de bir şey veremiyor. Dürüstlük çok
önemli, yalanlar olmamalı. Birbirine açık ve dürüst olmalı çiftler.
Nilüfer: Kendilerine güvenlerini asla
yitirmesinler, çünkü mutlu birliktelikler var. Kötü gidiyorsa da bir ilişki,
kötü gitmeye başladığı anda bitmeli bence. İnsan hayata bir kere geliyor çünkü,
dahası yok. Biten aşkı geri getiremiyorsun. İlişkide dürüst olmak, birbirine
güvenmek çok önemli. Aşkta özgürlük olmazsa olmaz. Yalan başladığı zaman ardı
arkası gelmiyor zaten. Bir bakmışsın yalanlar denizinde yüzüyorsun. Herkes
kendinin çok zeki olduğunu düşünür. Ama aslında birbirini görüyor çiftler.
Biten aşkı geri getiremeyiz.
ŞAFAK PAVEY: Karşımıza
çıkana değil, kendi çizdiğimiz kalıba aşık olmak gibi bir adet yarattık. Kendi
gerçeklerimizden yola çıkarak ihtiyaç duyuyoruz, hayal ediyoruz, istiyoruz ve
sonrada gerçeğe değil de kurguladığımız hayale aşık oluyoruz. Sonra bu hayale
iyi biçimlenmiş bir kalıba sokuyoruz ve yerküreye inip bu kalıba en uygun düşen
insanı bulup ona aşık oluyoruz. Kurbanımız beynimizdeki kalıbına uygun düşer,
hayallerimize sadakat gösterirse bu aşkı sürdürüyoruz. Aşkın dönümsüz ve
tanımsız noktasında kurbanımız bizim için sadece bir “araç”.
Kısıtlanmışlıklarımız, söyleyip isteyip de kimselere söyleyemediklerimiz, bir
türlü sahip olamadığımız özgürlüklerimiz, yapmak isteyip de yapamadıklarımız
belikliyor aşkımızı, aşık olacağımız insanı. Ve aşık olup karşımızdakinin
aracılığıyla ulaşmaya çalışıyoruz tüm bunlara. Sonra zamanla hayallerimizden,
kendi kendimize yarattığımız tutkularımızdan, hırslarımızdan sıyrılıp ansızın
karşımızdakini kendi gerçeğiyle görüyoruz. O zaman bir şeyler bize yetmiyor,
bir şeyler eksik kalıyor. O zaman aşkımızın içi boşalıyor ve aşk işte orada
bitiyor. Sonra yeni arayışlar, yeni hayaller ve bunlara uygun yeni biçimlere
doğru tekrar tam hız yola çıkıyoruz. Birisini tüketip yenisini istiyoruz. Ve
tekrar aşkımızı aramaya koyuluyoruz. Aslında biraz kendimizi arıyoruz, aslında
biraz kendimize aşık oluyoruz. Ve bu yolculuklarda tükenen belki de kendimiz
oluyoruz.
EMRE ERTÜRK: Aşkta
olmazsa olmaz kural kıskançlık. Yolda giderken bakarsınız dolunay. İkiniz
bakarsanız, işte romantizm bu. Aşk kırmadan, tüketmeden, üreterek olursa sevgi
çemberi içine gider. Sömürülüyor, tüketiliyor ve bitiyor. Egoların arasına
gidiyor. Senin taraf benim taraf.... Kıskançlık, kendiniz gibi olmazsanız
olmaz. İnsan başta neyse sonda da odur.
TULUYHAN UĞURLU: İlişkilerin yozlaştığına inanıyorum. 21.yy
yaşayacağız galiba. Her birey kendini yalnız hissedecek. Bu dünya içinde aşka
fazla yer yok. Aşk gittikçe önemini ve değerini kaybedecek. İnsanlar
anlaşamıyor artık. Muazzam bir egosantrizm var. Bence dünya kötüye gidiyor.
EMRE YILMAZ: Hasret
kasıklarındadır, kıskançlık göğüs kafesinde, korku ensede, sabırsızlık ellerde
neşe gözlerinde, coşku bacaklarda, aşk bu yüzden aşk en iyi ifadesini dansta
bulur. Aşkta olmazsa olmaz duygusu şehvettir.
Deliler gibi sevişmeyen, ama birbirlerini çok seven çiftler yok mu? Var.
Ama onlar birbirlerini sadece severler aşık değillerdir. Aşk kesinlikle
geçidir. Sürekli bir şehvet, muhteşem bir büyü ama sadece bir müddet.
NAZAN ÖNCEL: İnsanın
kendisini dizginleyemediği anlar vardır. En deli bölümü başlangıç bölümü
gelişmede duygular çok yoğun ve sonuca doğru her şey inişe geçiyor.
PROF. DR. ERDOĞAN TANALTAY: Fromm’un
dediği gibi “seni seviyorum derken sende kendimi sende başkalarını sende tüm
evreni seviyorum” diyebilmeliyim. Aşk kural tanımaz bir sel felaketidir.
KAYA ÇİLİNGİROĞLU: İnsan arabasını da sever, işini de sever. Ama
bunları kaybettiği zaman dünyanın sonu gelmiş gibi hissetmez, her şeyin
bitmediğini bilir. Aşıksanız ondan vazgeçmeniz mümkün değildir. Bir de hayatta
her zaman sevebilirsiniz ama aşık olamazsınız.
ERSİN AKPARMAK: Her şeyimi
paylaşabileceğim, en önemli karşılıklı oturduğumda beraber gülebileceğim biri
olmalı.
SÜHEYLA KAYA: Karşılıklı
sevgi ve itimat aşkı yaratır diye tarif ediyorum ben. Aşık olduğun insanı bir
iki gün veya ay sonra unutabilirsin. Eğer unutuyorsan bu sevgi değil, aşktır.
Sevdiğin insanı unutamazsın çünkü sevgi ölümsüzdür, aşk ise geçici.
AYŞE ARMAN: Bir kısmı,
hayatlarının bir döneminde “aşk acısı” çekti; lanet etti! Hastalığı
kronikleşenler ondan sonra karşısına çıkan her kişiyi reddetti, itti. Farkında
olmadan kendisine bile çoktan ilan etti: “bir daha mı? Asla”. Tek çözüm, önce aşk acısını kabul etmek!
NİLGÜN GEDİKOĞLU: Aşkın en
önemli elemanlarından biri hayranlıktır, hayranlık sürdüğü sürece aşk da
bitmez. Sevgi ve aşk çok farklı. Aşk kesinlikle cinselliğini de içerir, ona
dokunma isteği vardır. Aşkta teslimiyet kesinlikle var. Gurur yok, kendinden
vazgeçmek var. “Ben ortadan” kalkar, “Sen” veya “O” alır yerini.
GÜL BATUŞ: İçinde
bulunduğunuz düzeni rahatsız edecek, alt üst edecek ya da mücadele edecek cesaretiniz
yoksa, aşkı da olamıyorsunuz. Aşkı yaşamak cesaret istiyor bence.
ECE TEMELKURAN: Yaşamak
kolay bir şeydir ama yaşam zordur. Hep bedel ödersiniz.
KAYAHAN: Aşk
karmaşık bir şey. İçinde sevgi, ihanet, kıskançlık, ayrılık bir yığın karmaşık
duyguları taşıyor. Sevgiyle beslenirseniz eğer, o zaman çok daha mutlu,
kendiyle barışık, hayatla barışık dolayısıyla insanlarla barışık biri olur ve
çok da güzel, sağlıklı aşklar yaşayabilirsiniz.
DOĞAN HIZLAN: Hayatta hiç
bir şeye ne olursa olsun demedim. Böyle olsun dedim.
BAHAR KORÇAN: Aşk hem
mutluluk, hem acı, hem nefret. Hepsi bir arada. Acı da çekiyorsunuz ama mutlu
da oluyorsunuz. Aşk inanılmaz bir karmaşa aslında.
AYSEL GÜREL: Bir numara
küçük ayakkabı giymek gibidir aşk. Gezip dolaşırken aklın hep ayaklarındadır.
Sadakat zinciri kişiyi aşık olduğu insana çeker ve bağlar. Gerçek aşksa eğer, o
aşk zinciri hiç kopmaz.
PİYALE MADRA: Hesap kitap
yapmayan, özgür ve anarşisttir, gerçek aşk. Kural, sınır tanımaz, toplumu
takmaz. Aşk değince hep büyük aşklar aklıma geliyor. Günümüzdekiler değil.
Küçük flörtler bence aşk değil. Toplum içinde dahi olsa kural tanımıyor, özgür
ruhlu oluyor. Toplumun değer yargılarına uymayabiliyor. İşte bence ispatlanmış
gerçek aşk aslında herkesin başına gelen aşk mıdır, sevgi midir, flört müdür
bilinmez.
PERRAN KUTMAN: Aşkta sınır
yok, heyecanlar var, yarınını düşünmeme var. Sevgi öyle değil emek isteyen kök
isteyen bir şey. Sevgi damarını ne kadar derinlere sararsanız o kadar çok
beslenir ve bitmeyen tükenmeyen bir hale
gelir. Haklarım çok önemlidir. Hak veririm, hakkımı mutlaka isterim. Aşkta da
ne olursa olsun kurallarım vardır. İhaneti asla affetmem. Bana “ben başka
birine ilgi duyuyorum” deme saygısını gösteren insana ömrümün sonuna kadar
saygı gösteririm ve bitiririm. En çok kendime aşığım ben o insanı çok
seviyorum.
MUHİTTİN
SİRER: İlk insandan
bu yana...
Son insana kadar...
Sonsuz
sayıda ...
Aşk var!
İnsanı
güçlü ya da güçsüz kılan...
Gökleri
uçuran...
Yerlerde
süründüren...
Cinayet işleten...
Cesede
dönüştüren...
Anlık ya da hayat boyu...
Bir
saniye ile bin yıl arasında değişen...
Şekil ve ruh
değiştirebilen...
Aşkın
her türlü mubah!
İnsanı insan ve güzel kılan
en önemli şey, aşk! Yeter ki, aşk olsun!
Şiddeti, şekli şemali, cinsi cibilliyeti
ne olursa olsun... İster acılı ister acısız olsun... Aşk, insanoğlunun yaşadığı zaman parçası içinde
başına gelebilecek en güzel şey! Bence yeryüzünün en haklı zemini aşk. İnsanı
haklı çıkaracak tek şey. Zinayı, aldatmayı ortadan kaldırabilecek tek
temizleyici... Aşk varsa... Başka bir
şey yoktur. Akan sular durur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder