25 Mart 2017 Cumartesi

LANA TURNER


Fakir karanlık günlerden starlığa uzanan yolda başından sekiz evlilik geçti ve gerçekten hatırı sayılır bir servete sahip oldu. 8 Şubat 1920’de, Julia Jean Mildered Frances, Turner ismiyle Wallace Idaho’da bir madenci ile bir güzellik uzmanının kızı olarak dünyaya geldi. Daha küçücük bir kızken, ekonomik bunalık yıllarında ailesiyle Kaliforniya’yö göç etmek zorunda  kaldı. Bu arada annesi ve babası anlaşamayıp ayrıldılar. Kızıl saçlı Julia Jean dokuz yaşındayken babası bir hırsız tarafından öldürüldü. Annesi kıt kanaat geçiniyordu ve kızını, sevgiden yoksun bir aileye evlatlık vermeye razı oldu. The Hollywood Reporter’ın editörü, Julia’yı okulu kaytardığı günlerden birinde Sunset Bulvar’ındaki bir cafe’de keşfetti ve onu Warner’ın direktörü Marvin LeRoy’a götürdü. Bu, Hollywood çevrelerinde yıldırım hızıyla duyuldu. 1937 yılında çevirdiği ilk filmi “They Won’t Forget”te, daha sonra çevireceği filmlerdeki kışkırtıcı imajının aksine masum kız görüntüsündeydi. Jack Warner bu yeni aktris  adayının oyunculuk kabiliyeti olmadığına karar verdi ve aynı yıl Lana’nın MGM’ye transfer olmasına yardımcı oldu. MGM stüdyoları sanatçı adayları için adeta bir master programıydı. Lana’yı, muhteşem saçları ve seksi pozlarıyla, halkın benimseyebileceği bir hâle getirdiler. “Love Finds Andy Hardy” ve “Calling Dr. Kildare” adlı filmlerle kadınsı hatlarını öne çıkardılar. Seyircinin istediği de buydu zaten. Oyunculuktaki yeteneksizliğini örtmek için dış görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını değiştirdiler, daracık bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına dağıttılar. “The Sweater Gril” (Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası) tanımlamalarıyla sundular bu yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında Artie Shaw ile, kısa sürecek bir evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı ilk kez, aktör Stephen Crane ile evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi. görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını değiştirdiler, daracık bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına dağıttılar. “The Sweater Gril” (Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası) tanımlamalarıyla sundular bu yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında Artie Shaw ile, kısa sürecek bir evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı ilk kez, aktör Stephen Crane ile evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi. 1943 yılında Lana, Crane’in başka bir karısı daha olduğunu öğrendi. Crane’i diğer karısından boşanmaya zorladı; sonra da onunla evlendi. Ertesi yıl Cheryl adına bir kızları oldu, ama onun doğumu bile bu evliliği kurtarmaya yetmedi; aynı yıl boşandı. Sanatçı için fırtınalı günler, 1946 yılında çevirdiği “The Postman Always Rings Twice” adlı filmle başladı. Bu filmde masum John Garfield’ı baştan çıkaran kasabalı fettan bir kadını canlandırmıştı. Filmin bütün karelerinde beyaz kıyafetler giymişti ve ilk kez saçlarını beyaza boyatmıştı. Art arda aldığı başarısızlıkların farkında olduğu için 1948 yılında milyoner Henry “Bob” Topping ile evlendi. Bu evliliğin tek amacı vardı; para... Bu evlilik de diğerleri kadar başarısızdı. 1952 yılında, Tarzan’ı canlandıran aktör Lex Barker ile evlenmek üzere Topping’den boşandı. 1957 yılında Bayan Barker olma şerefine ulaştı. Kızı Cheryl, Lex Barker’in kendisine sürekli tecavüz ettiğini iddia ediyordu. Oysa Lana gerçeklerin böyle olmadığını biliyordu. Hatıralarında erkeklerle oynadığından bahsetmişti. Filmlerinde birçok aktörle beraber olmuştu; Frank Sinatra, Tyronne Power, Fernando Lamas ve macera filmlerinin unutulmaz aktörü Howard Hawks bunlardan sadece birkaçıydı. En uzun beraberliklerinden birini evlilik dışı ilişki kurduğu, yer altı dünyasının serserilerinden John Stompanato ile yaşadı. John onu sürekli dövüyordu ama Lana’nın ona tutkusu aşktan öte, bir esaretti. 1957 yılında Lana, Sean Connery ile birlikte “Another Time Another Place” filminin çekimlerini sürdürüken, John seti bastı. Connery’yi silahla tehdit etti, Turner’ı da, ortalıkta bulduğu bir yastıkla boğmaya çalıştı. Bu skandal Buckingham Sarayı’nın sanatçıya yaptığı davet teklifini geri çekmesine sebep oldu. 1958 yılının güzel bir Cuma akşamında polis, John Stompanato’yu, Lana’nın malikanesinin banyosunda sekiz yerinden bıçaklanmış halde buldu. Lana suçu üstüne almaya çalıştı; ama daha sonra katilin, John’un, annesine karşı gösterdiği şiddeten bunalıp cinnet geçiren 15 yaşındaki Cheryl olduğu anlaşıldı. Turner mahkemede hayatının rolünü oynadı, Cherly aklandı. Fakat mahkemeden hemen sonra, Cheryl’in John’a yazdığı ihtiraslı mektuplar yayımlandı ve bu cinayetin kıskançlık uğruna işlenmiş olabileceği şüphesi dillerde dolaştı. Times, Cherly’in Lana’da çok daha masum olduğunu yazdı. Lana Turner bu dramı kendi lehine çevirmeyi başardı ve bu olaydan halkın desteğini kazanmış olarak çıktı. 1960 yılında çiftlik sahibi olan Fred May ile evlendi, bu evlilik birinci yılını tamamlamadan sona erdi. 1965 yılında evlendiği prodüktör Robert Eaton ile dört yıl evli kaldı. Zincirin son halkasını, hipnotizma uzmanı Ronald Dante ile yaptığı evlilik tamamladı. 1974 yılında çevirdiği “The Survivors” adlı korku filmi serisi sanatçıya, Sitges Korku Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. 1982 yılında çevirdiği “Falcon Crest” adlı soap opera’da büyük bir başarı kazandı. 1992 yılında gırtlak kanserine yakalandığını açıkladı. Hastane kurallarını hiçbir zaman önemsemedi; hastane kıyafetlerini giymeyi reddetti ve kendi kıyafetleriyle dolaştı hastanede. Halk içine en son Los Angeles’taki bir müzik galasında çıktı. 29 Haziran 1995’te, yetmiş beş yaşında, hem sinemada hem de gerçek hayatta pek çok dram yaşamış, pek çok skandal yaratmış bir kadın olarak hayata veda etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder