Fakir karanlık
günlerden starlığa uzanan yolda başından sekiz evlilik geçti ve gerçekten
hatırı sayılır bir servete sahip oldu. 8 Şubat 1920’de, Julia Jean Mildered
Frances, Turner ismiyle Wallace Idaho’da bir madenci ile bir güzellik uzmanının
kızı olarak dünyaya geldi. Daha küçücük bir kızken, ekonomik bunalık yıllarında
ailesiyle Kaliforniya’yö göç etmek zorunda kaldı. Bu arada annesi ve
babası anlaşamayıp ayrıldılar. Kızıl saçlı Julia Jean dokuz yaşındayken babası
bir hırsız tarafından öldürüldü. Annesi kıt kanaat geçiniyordu ve kızını,
sevgiden yoksun bir aileye evlatlık vermeye razı oldu. The Hollywood
Reporter’ın editörü, Julia’yı okulu kaytardığı günlerden birinde Sunset
Bulvar’ındaki bir cafe’de keşfetti ve onu Warner’ın direktörü Marvin LeRoy’a
götürdü. Bu, Hollywood çevrelerinde yıldırım hızıyla duyuldu. 1937 yılında
çevirdiği ilk filmi “They Won’t Forget”te, daha sonra çevireceği filmlerdeki
kışkırtıcı imajının aksine masum kız görüntüsündeydi. Jack Warner bu yeni
aktris adayının oyunculuk kabiliyeti olmadığına karar verdi ve aynı yıl
Lana’nın MGM’ye transfer olmasına yardımcı oldu. MGM stüdyoları sanatçı
adayları için adeta bir master programıydı. Lana’yı, muhteşem saçları ve seksi
pozlarıyla, halkın benimseyebileceği bir hâle getirdiler. “Love Finds Andy
Hardy” ve “Calling Dr. Kildare” adlı filmlerle kadınsı hatlarını öne
çıkardılar. Seyircinin istediği de buydu zaten. Oyunculuktaki yeteneksizliğini
örtmek için dış görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını değiştirdiler, daracık
bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına dağıttılar. “The Sweater Gril”
(Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası) tanımlamalarıyla sundular bu
yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında Artie Shaw ile, kısa sürecek bir
evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı ilk kez, aktör Stephen Crane ile
evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi. görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını
değiştirdiler, daracık bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına
dağıttılar. “The Sweater Gril” (Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası)
tanımlamalarıyla sundular bu yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında
Artie Shaw ile, kısa sürecek bir evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı
ilk kez, aktör Stephen Crane ile evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi.
1943 yılında Lana, Crane’in başka bir karısı daha olduğunu öğrendi. Crane’i
diğer karısından boşanmaya zorladı; sonra da onunla evlendi. Ertesi yıl Cheryl
adına bir kızları oldu, ama onun doğumu bile bu evliliği kurtarmaya yetmedi;
aynı yıl boşandı. Sanatçı için fırtınalı günler, 1946 yılında çevirdiği “The
Postman Always Rings Twice” adlı filmle başladı. Bu filmde masum John
Garfield’ı baştan çıkaran kasabalı fettan bir kadını canlandırmıştı. Filmin
bütün karelerinde beyaz kıyafetler giymişti ve ilk kez saçlarını beyaza
boyatmıştı. Art arda aldığı başarısızlıkların farkında olduğu için 1948 yılında
milyoner Henry “Bob” Topping ile evlendi. Bu evliliğin tek amacı vardı; para...
Bu evlilik de diğerleri kadar başarısızdı. 1952 yılında, Tarzan’ı canlandıran
aktör Lex Barker ile evlenmek üzere Topping’den boşandı. 1957 yılında Bayan
Barker olma şerefine ulaştı. Kızı Cheryl, Lex Barker’in kendisine sürekli
tecavüz ettiğini iddia ediyordu. Oysa Lana gerçeklerin böyle olmadığını
biliyordu. Hatıralarında erkeklerle oynadığından bahsetmişti. Filmlerinde
birçok aktörle beraber olmuştu; Frank Sinatra, Tyronne Power, Fernando Lamas ve
macera filmlerinin unutulmaz aktörü Howard Hawks bunlardan sadece birkaçıydı.
En uzun beraberliklerinden birini evlilik dışı ilişki kurduğu, yer altı
dünyasının serserilerinden John Stompanato ile yaşadı. John onu sürekli
dövüyordu ama Lana’nın ona tutkusu aşktan öte, bir esaretti. 1957 yılında Lana,
Sean Connery ile birlikte “Another Time Another Place” filminin çekimlerini
sürdürüken, John seti bastı. Connery’yi silahla tehdit etti, Turner’ı da,
ortalıkta bulduğu bir yastıkla boğmaya çalıştı. Bu skandal Buckingham
Sarayı’nın sanatçıya yaptığı davet teklifini geri çekmesine sebep oldu. 1958
yılının güzel bir Cuma akşamında polis, John Stompanato’yu, Lana’nın
malikanesinin banyosunda sekiz yerinden bıçaklanmış halde buldu. Lana suçu
üstüne almaya çalıştı; ama daha sonra katilin, John’un, annesine karşı
gösterdiği şiddeten bunalıp cinnet geçiren 15 yaşındaki Cheryl olduğu
anlaşıldı. Turner mahkemede hayatının rolünü oynadı, Cherly aklandı. Fakat
mahkemeden hemen sonra, Cheryl’in John’a yazdığı ihtiraslı mektuplar yayımlandı
ve bu cinayetin kıskançlık uğruna işlenmiş olabileceği şüphesi dillerde
dolaştı. Times, Cherly’in Lana’da çok daha masum olduğunu yazdı. Lana Turner bu
dramı kendi lehine çevirmeyi başardı ve bu olaydan halkın desteğini kazanmış
olarak çıktı. 1960 yılında çiftlik sahibi olan Fred May ile evlendi, bu evlilik
birinci yılını tamamlamadan sona erdi. 1965 yılında evlendiği prodüktör Robert Eaton
ile dört yıl evli kaldı. Zincirin son halkasını, hipnotizma uzmanı Ronald Dante
ile yaptığı evlilik tamamladı. 1974 yılında çevirdiği “The Survivors” adlı
korku filmi serisi sanatçıya, Sitges Korku Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu
Ödülü’nü kazandırdı. 1982 yılında çevirdiği “Falcon Crest” adlı soap opera’da
büyük bir başarı kazandı. 1992 yılında gırtlak kanserine yakalandığını
açıkladı. Hastane kurallarını hiçbir zaman önemsemedi; hastane kıyafetlerini
giymeyi reddetti ve kendi kıyafetleriyle dolaştı hastanede. Halk içine en son
Los Angeles’taki bir müzik galasında çıktı. 29 Haziran 1995’te, yetmiş beş
yaşında, hem sinemada hem de gerçek hayatta pek çok dram yaşamış, pek çok
skandal yaratmış bir kadın olarak hayata veda etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder