19 Ağustos 2013 Pazartesi

sushi nedir?



Genel olarak sushi çiğ balık olarak bilinir ama çiğ balık olan Japon yemeğinin adı sashimi’dir. Oysa sushi, Japon pirincinin özel bir teknikle buharda pişirildikten sonra, sirke ile aromalandırılıp isteğe göre yosun, deniz mahsulleri, et, tavuk, yumurta, sebze ve meyvelerle kombine edilmesidir. Sushi, acı wasabi’nin (yeşil Japon hardalı), soya sosu içine bir miktar karıştırılarak hazırlanan sosa batırılarak yenilir. 

Sushi, yalnızca bir yemek değil; doğunun estetikle kurduğu kadim bir diyaloğun somutlaşmış hâlidir. Onun sadeliği, yüzeydeki yalınlıkla değil, derinlikteki disiplinle ilgilidir. Her parça, bir ritüelin izini taşır—pirincin sabrı, balığın sessizliği, yosunun zarafeti. Bu birliktelik, yalnızca damakta değil; düşüncede de bir uyum yaratır. Çünkü sushi, doğanın parçalarını bir araya getirerek insanın içsel bütünlüğüne çağrıda bulunur. O, tüketilen değil; tefekkür edilen bir tattır.

Sushi’nin yapımı, zamanla kurulan bir ilişki biçimidir. Pirinç, suyla buluşmadan önce yıkanır, dinlenir, pişirilir ve sirkeyle terbiye edilir. Bu süreç, yalnızca teknik değil; ahlâkî bir tavırdır. Çünkü Japon kültüründe yemek, doğaya karşı bir saygı biçimidir. Balık, ustalıkla kesilir; her dilim, bir kararlılığın ve bir inceliğin izidir. Bu incelik, yalnızca elin değil; zihnin de terbiyesini gerektirir. Sushi, bu yönüyle, bir ustalık değil—bir içsel arınma pratiğidir.

Sushi’nin sunumu, görsel bir şiirdir. Renklerin dengesi, biçimlerin uyumu, boşluğun kullanımı… hepsi bir estetik düşüncenin ürünüdür. Tabakta yer alan her parça, sessiz bir anlatıdır; doğanın döngüsünü, mevsimlerin geçişini, insanın zamana karşı duruşunu temsil eder. Bu temsil, yalnızca gözle değil; sezgiyle okunur. Çünkü sushi, anlamı doğrudan sunmaz; ima eder. Ve bu ima, insanı yalnızca tatmaya değil; düşünmeye davet eder.

Sonuçta sushi, bir yemek olmaktan öte, bir yaşam felsefesidir. Azla yetinmenin, sadelikte derinlik bulmanın, doğayla uyum içinde olmanın bir ifadesidir. Her lokma, bir sessizliğin içinde yankılanır; her tat, bir içsel dengeyi hatırlatır. Sushi, bu anlamda, yalnızca besleyen değil; eğiten bir varlıktır. Onunla kurulan ilişki, bedenin değil—ruhun terbiyesidir. Ve bu terbiye, insanı yalnızca doymaya değil; anlamaya taşır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder