Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
23 Ağustos 2013 Cuma
yılların izi...
Yılların izi, zamanın görünmeyen kalemiyle varlığın üzerine işlediği sessiz bir yazıdır. Bu iz, ne yalnızca yaşla ne de yalnızca anılarla sınırlıdır; o, insanın içsel coğrafyasında açılan derin vadilerdir. Her geçen yıl, bir kıvrım bırakır ruhun dokusunda; her yaşanmışlık, bir katman ekler benliğin mimarisine. Bu mimari, dışarıdan bakıldığında sıradan görünse de, içeriden okunduğunda bir ömrün en sahici anlatısıdır. Çünkü zaman, yalnızca geçmez—dokunur, değiştirir, dönüştürür.
İz, bir hatırlatma biçimidir. Unutulmuş gibi görünen anlar, bir bakışta, bir kokuda, bir cümlede yeniden canlanır. Bu canlanma, geçmişin dirilmesi değil; onun bugündeki yankısıdır. İnsan, yılların izini yalnızca aynada değil; düşüncelerinde, tepkilerinde, suskunluklarında taşır. Bu izler, bir yük değil; bir mirastır. Ve bu miras, yalnızca yaşanmışlıkların toplamı değil—onların insanda bıraktığı anlamın yoğunlaşmış hâlidir.
Yılların izi, aynı zamanda bir sessizliktir. Gençliğin gürültüsünden sıyrılmış, arzuların keskinliğini törpülemiş, beklentilerin yerini kabullenişe bırakmış bir sessizlik. Bu sessizlik, yorgunluğun değil; bilgelik arzusunun sesidir. Çünkü zaman, insanı yalnızca eskiltmez; derinleştirir. Her iz, bir öğrenmenin, bir vazgeçişin, bir yeniden yönelişin işaretidir. Ve bu işaretler, insanı yalnızca geçmişe değil; kendine doğru çağırır.
Sonuçta yılların izi, bir kayıp değil; bir kazançtır. Her çizgi, her kırışıklık, her suskunluk—bir ömrün tanıklığıdır. Bu tanıklık, ne gösterişlidir ne de gürültülü; ama en sahici olan odur. Çünkü insan, zamanla değil; zamanın kendisinde bıraktığı izlerle var olur. Ve bu izler, bir gün silinmek için değil—bir gün anlaşılmak için taşınır. Yılların izi, işte bu anlaşılma arzusunun en derin, en sessiz, en insani biçimidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder