9 Haziran 2013 Pazar

Ben mutlu olmak istemiyorum.....



"Ben mutlu olmak istemiyorum, ben seninle birlikte olmak istiyorum."

Woody Allen



sade ama sarsıcı bir duygunun ifadesi—mutluluğun bireysel bir hedef olmaktan çıkıp, bir başkasının varlığıyla anlam kazandığı o derin hâl.
 
 Mutluluk, tek başına bir zirve değil artık.
Ne gülüşler, ne başarılar, ne huzurlu sabahlar…
Hiçbiri senin yokluğunda anlam taşımıyor.
Ben mutlu olmak istemiyorum—çünkü mutluluk, seninle paylaşılmadıkça eksik kalıyor.
Ben seninle birlikte olmak istiyorum.
Yan yana, aynı sessizlikte, aynı kalp ritminde.
Birlikte susmak, birlikte gülmek, birlikte yaşlanmak.
Mutluluk değil aradığım; senin varlığında kaybolmak.
Çünkü sen yoksan, neşenin bile sesi kısık.
 
 
Mutluluk, tek başına bir hedef değil artık; çünkü senin yokluğunda neşe bile eksik kalıyor. Ben, gülmek için değil seninle susmak için yanındayım. Ruhumun dinginliği senin varlığında saklı; başka hiçbir huzur, senin sesinin yankısı kadar teskin edici değil. Ben mutlu olmak istemiyorum—çünkü mutluluk, seninle paylaşılmadıkça yalnızca bir dekor. Ben seninle birlikte olmak istiyorum; zamanın içinde değil, senin yanında var olmak istiyorum. Çünkü seninle olmak, hayatın anlamını aramaktan vazgeçip, anlamın ta kendisinde kalmak demek.

 Mutluluk, bireyin kendi içine kapanarak kurduğu steril bir düzenin adıdır; çoğu zaman huzurla karıştırılan, ama aslında yalnızlıkla örtüşen bir hâl. Oysa birlikte olmak, bu düzeni bozan, onu sarsan, hatta yerle bir eden bir varoluş biçimidir. “Ben mutlu olmak istemiyorum” demek, kendi konfor alanından bilinçli bir çıkıştır; çünkü mutluluk, çoğu zaman bir kaçıştır. Ama birlikte olmak, kaçmak değil; kalmaktır. Kalmak, zor olanı seçmektir. Ve zor olan, hakiki olandır.

Seninle birlikte olmak, bir duygunun değil, bir kararın ifadesidir. Bu karar, kendini merkeze almayan, ötekinin varlığını kendi varlığına dahil eden bir yönelmedir. Mutluluk bireyseldir; ama birlikte olmak, kolektif bir cesarettir. Çünkü iki insanın aynı anda aynı yerde olması, yalnızca fiziksel bir yakınlık değil; ruhsal bir hizalanmadır. Bu hizalanma, zamanla değil; niyetle kurulur. Ve niyet, arzudan daha derin, daha kalıcı bir bağdır.

Mutluluğu aramak, çoğu zaman bir idealin peşinden gitmektir; ama birlikte olmak, bir gerçeği kabul etmektir. Gerçek, kusurludur; ama sahicidir. Mutluluk, çoğu zaman beklentidir; birlikte olmak ise mevcudiyet. “Ben seninle birlikte olmak istiyorum” demek, bir hayalin değil, bir hakikatin peşinden gitmektir. Bu hakikat, acıyı da içerir, çelişkiyi de. Ama aynı zamanda anlamı da taşır. Çünkü anlam, yalnızca birlikte kurulur; tek başına inşa edilemez.

Sonuçta, mutluluk bir hedefse, birlikte olmak bir yolculuktur. Ve bu yolculuk, varılacak bir yer değil; yaşanacak bir hâl sunar. Ben mutlu olmak istemiyorum; çünkü mutluluk, bir son gibi gelir. Ama seninle birlikte olmak, bir başlangıçtır. Her gün yeniden kurulan, her an yeniden seçilen bir başlangıç. Bu seçim, bir duygunun değil; bir varoluşun ifadesidir. Ve ben, var olmak istiyorum—seninle, senin yanında, senin içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder