Akaşa,
Sanskrit dilinde cevher anlamındadır. Hindu öğretisine göre, akaşa şeklini
almış olan ilâhi güç, her şeyi kaplar. Bu nedenden de, majisyenler tarafından
“yaşayan ateş”, “ışığın ruhu” ya da “Magnes” diye adlandırılmıştır. Eflatun’a
göre, evreni bir ‘dodekohedron’ (on ikiyüzlü geometrik bir form) biçiminde
yaratan en yüksek gücün kendisidir.
Yunanlı
filozofların “ether”i, Hindular’ın “Akaşa”sıdır. “Ether” ise Primordial
Cevher’in bizim seviyemizdeki tali bölümlerinden biridir. Ether aynı zamanda
Kabalistler’in “Astral Işığı”dır. Akaşa’nın bir vechesi olan Ether’in de birkaç
veçhesi vardır.
Günümüzde
bu terimler karışmış durumdadır. Astral ışığa, “Akaşa” da denilmektedir. Astral
Işık, hepimizin irtibatlı olduğu bir ‘bilinç-dışı okyanusu’ dur. Varlığı, duru
görü ve devamında kehaneti mümkün kılar. Şimdiye kadar meydana gelmiş tüm
olayların kalıcı izleri ile her bir düşünce, fikir ve duygunun bu Astral
Işık’ta korunduğu belirtilmektedir. Böylece Astral Işık, şimdiye kadar
düşünülen ya da yapılan her şeyin depolandığı bir dağarcık olan Kozmik
Hafıza’yı içerir ya da oluşturur. Şimdiye kadar alınmış olan tüm izlenimlerin
engin bir kaydı olan Kozmik Hafıza’ya “Akaşik Kayıtlar” da denilmektedir.
Teozofik
öğretiye göre, Dünya’nın Gezegensel Okült Hiyerarşisi’nin Shamballa’daki Meclisi’nde,
önde gelen Varlıklar’ın yanı sıra bir de Dört Varlık’tan oluşan tarafı vardır.
Bu dört Varlık, Güneş Sistemi’ndeki dört Karma Rabbi’ni planetimiz üzerinde
temsil ederler. Yürüttükleri başlıca üç görevden biri de “Akaşik Kayıtlar”ın
bakımı ve cetvel halinde düzenlenmesidir. Bu Varlıklar, “Kayıtlar Binası” (Hall
of Records) ile ya da İncil’ de denildiği şekliyle, kitabın tutulması ile
ilgilenirler ve Hıristiyanlık dünyasında “Kaydedici Melekler” (Recording
Angels) diye bilinirler.
Gene aynı
öğretiye göre, Gezegensel Okült Hiyerarşi’nin İkinci İnisiyasyon’dan geçen bir
üyesi, “astral ışığın esrarı”nı öğrenir. Böylece, Akaşik Kayıtlar’ı okuyabilir
ve geçmişi tahkik edebilir ki, bu da onun şimdiki zaman içinde hazır olmasıdır.
Üç
boyuttan daha fazla boyutu olan âlemdeki bir olguyu üç boyutlu dünyanın
sakinlerine anlatmak oldukça zordur ama yine de Akaşik Kayıtlar için
söylenecekler vardır: Daima var olan ve olacak olan bir sinema kameramanı
olduğunuzu tahayyül edin. Emrinizde de sonsuz bir film stoku ve bu filmleri
sizin için sürekli banyo eden birisi bulunsun! Fizik evrende ortaya çıkan her
kütleye ait zamanın başlangıcından beri her yerde her hangi bir kimseye ve
herkese şimdiye kadar olmuş olan her şeyin filmini çektiniz. İçinde
bulunduğunuz günün olaylarını hala daha çekmektesiniz. İşte bu Akaşik
Kayıtlar’ı temsil eder. Şimdiye kadar olmuş olan her şey, sinema filmi üzerine
kaydedilen ışık empülsleri ya da teyp bandı üzerine kaydedilen bir ses gibi,
Ether üzerinde izini bırakır.
Bunlara
ilâveten, kaydın yapıldığı âlemin çok boyutluluğundan ötürü, Dünya üzerindeki
ve Spatyom’daki herkesi etkileyen çok güçlü ihtimaller de orada
kaydedilebilirler. Bunu nasıl olabileceğine bir örnek vermek gerekirse, bir
kentte olduğumuzu düşünelim: Bir sokakta yürüyoruz. Bir araba geliyor ve
yanımızdan geçerek gidiyor. Artık arabayı göremediğimizden, arabaya olanlar
hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Fakat diyelim ki, sokakta yürümek yerine
havadaki bir balonda olalım. Aşağıya baktığımızda, sokağın kilometrelerde
ötesini görebiliriz. Hızla yol alan arabayı ve belki de yolun üzerinde bulunan
ve az sonra karşılaşıp sakınamayacağı bir engeli gözlemleyebiliriz. Böylece sürücünün
kendisi fark etmezden önce, başına gelecekleri görmüş oluruz.
Bir başka
örnek olarak da taşıma araçlarının tarifelerini verebiliriz: Bir ‘ihtimaller
kaydı’ndan başka bir şey olmayan tarifeler bir trenin, bir otobüsün, bir
geminin ya da bir uçağın belirli bir yerden belirli bir zamanda ayrılacağı ve
belirli bir yere belirli bir zamanda varacağı ihtimallerini belirtirler. Hemen
hemen her seferinde de söz konusu araç o yerden ayrılır ya da o yere varır.
“Akaşik
Kayıt” kavramını incelerken geçmişin Rölativistik olarak nasıl görülüp
izlenebileceğine ilişkin şu teorik açıklamayı da unutmamak gerekir: Eğer çok
uzaktaki bir planete bir anda gidebilirseniz ve elinizde de özel olarak
yapılmış bir cihaz varsa, o planetin örneğin 1000 ışık-yılı ötesinde kalan
Dünya’dan oraya henüz yeni ulaşmakta olan ışığın taşıdığı görüntüleri
izleyebilirsiniz. Bu görüntüler tam 1000 yıl önceki Dünya’ya ait olduğuna göre,
siz de özel cihazınızla geçmişi izlemiş olursunuz. “Akaşik Kayıt” konusu da
fizik uzayın belirli bir yerinden görüntüler halinde mevcut olabilen geçmişin
fizik maddeden çok daha süptil olan bir madde okyanusunca tespit edilebilir
oluşundan bahsetmektedir.
Ancak,
“Akaşik Kayıtlar” olacak olanın kuvvetli ihtimalini de gösterdiğinden, geçmişin
basit bir kaydından çok daha öteye bir olgudur. Bir ulusun karşı karşıya
kaldığı ihtimaller, bireyinkilere nazaran çok daha kuvvetli ve çok daha kesin
olur. Bu konuda özel olarak eğitilmiş ve kendilerine izin verilmiş olan
İnisiyeler, “Astral Âlem” e nüfuz ederek, dünyanın her hangi bir yerinde olmuş
olanları ve gelecek için en kuvvetli ihtimalleri görmek için “Akaşik Kayıtlar”
a müracaat edebilirler. Nitekim, Madam H.P.Blavatsky (1831-1891) ve Rudolf
Steiner (1861-1925), “Akaşik Kayıtlar”dan tarih öncesinin Mu ve Atlantis
kıtaları hakkında enformasyon edindiklerini ileri sürmüşlerdir. Akaşik
Kayıtlar’ın incelenmesi aslında, televizyon ya da sinemada film izlemeye çok
benzer.
Bireylerin
Akaşik Kayıtlarına gelince, bu konuyu en iyi haklarında bilgi verdiği kişilerin
geçmiş yaşamlarını –trans altındayken- Akaşik Kayıtlarından öğrenerek onlara
aktaran ünlü Amerikalı medyum Edgar Cayce’nin (1877-1945) çalışmalarından ve
gene bu konuda verdiği ilginç bilgilerden öğrenebiliriz. Ruhların gelişimine
dair Yüce Program, bireysel varlığın Yaradılış’ı tüm veçheleriyle
deneyimlemesini zorunlu kılar. Bu deneyimin kaydı, bireyin “Akaşa’sı” ya da
“ruh kaydı” olarak bilinen parçası haline gelir. Edgar Cayce’nin trans
altındayken tarayabildiği ve böylece kişilerin geçmiş yaşamlarına ait
enformasyonu aktarırken üzerinde yorum yapabildiği kaynaklar da işte bu Akaşik
Kayıtlar’dır.
Cayce,
Akaşik Kayıtlar’da gezegensel tesirlere dair rastlanan kayıtların da bir
bireyin geçmişte zihnî ve duygusal durumlar karşısında nasıl tepki gösterdiğini
temsil edici nitelikte olduklarını belirtmekteydi: O halde astrolojik tesirleri
verirken, bunları fizik dünya planın da spritüel ya da ruh deneyimi açısından
görülecek olandan hatırı sayılır derecede farklı olacaklardır. Bu varlığın
deneyimleri eğer, bazı çevrelerde kabul edildiği şekliyle, tamamen astroloji
bilimi açısından verilseydi, burada verilebilecek olan kayıttan ya da burada
görülenden tamamıyla farklı olacaktı.
Çünkü
bunlar, varlığın ya da ruhun gelişiminin Akaşik Kayıtlarıdırlar. Şimdiki
deneyimin, çevresiyle birlikte nasıl etkileneceğine ya da tesir altında
kalacağına dair astrolojik açıdan tesir az olacaktır. Varlık daha ziyade fizik
dünya planı tarafından, astrolojik tesirlerden ziyade fizik dünya planının
görünüşü tarafından yönetilecektir.
Her bir
ruh, her bir beden, her bir birey bireysel bir varlıktır. Yapılmış ve
düşünülmüş olan -bu faaliyet zaman ve mekân yumağının üzerine hangi ‘bilinç
küresi’ dâhilinde yazılmış olursa olsun- o bireysel varlığın deneyiminin canlı
bir kaydı haline gelir. Varlığın bu kayıtları hakkında yorum yaparken zaman ve
mekân yumaklarının üstündedirler. Herkes bunu fark etse ve biz ne isek, ortaya
koyduğumuz idealler hakkında yaptıklarımızın bir araya gelmiş sonucu olduğu
bilincine varabilsek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder