Zaman o erişilmez hızıyla akıp
gidiyor.
Yaşamımız büyük ideallerin, büyük
mutlulukların, büyük umutların peşinde koşmakla geçiyor.
Küçük hiçbir şeyle yetinmiyoruz,
yetinmek istemiyoruz.
Gözümüzün önündeki güzellikleri fark
etme yeteneğinden dahi yoksunuz. Oysa elimizi uzatsak yakalayacağımız öyle çok
mutluluk var ki...
Pişmanlıklar yaşıyoruz ama asıl
pişmanlığı, en büyük pişmanlığı bir gün yaşayamadığımız şeyler için
hissedebileceğimiz hiç düşünmüyoruz.
Sevmek bizi öylesine korkutuyor ki
kâbusumuz oluyor.
Bu kâbusun bitmesi için dua
ediyoruz. Aşka karşı duyduğumuz yılgınlığı büyüttükçe büyütüyoruz.
Ve yok ediyoruz içimizdeki çocuğu,
öldürüyoruz.
Sonra sorular başlıyor, kendi
kendimizle hesaplama içine giriyoruz. Ne yazık ki hiçbir sorunun doğru yanıtını
bulamıyoruz.
Kendimizi suçlamıyoruz ki, soruları
yanıtlayabilelim.
Nedense hep başkaları üzüyor bizi,
başkaları terk ediyor, başkaları darbe vuruyor.
Bizim yaptıklarımızsa hep doğru, hep
iyi ve mükemmel.
İşin kötüsü buna öyle inanıyoruz ki
herkesi sıradan, bir tek kendimizi özel sanıyoruz.
Değil başkalarına, kendimize bile
yalan söylemekten hiçbir rahatsızlık duymuyoruz. Dürüstlüğü zayıflık, doğruluğu
modası geçmiş bir erdem olarak görüyoruz.
Aklımız başımıza ancak o korkunç
gerçekle karşı karşıya kaldığımız zaman gelecek: Ölüm...
Bizim elimizde değil mi yaşamı
istediğimiz gibi yoğurabilmek?
Ya o aradığımız büyük şeyleri ölene
kadar bulamazsak?
O zaman bir hiç için yaşamış
olmayacak mıyız?
Oysa kendimizi mutlu kılmak, yaşamı
keyifle, zevkle yaşamak o kadar kolay ki...
Her anının özel olduğunu ve bir daha
asla yaşanmayacağını anlamak dahi yeter.
Kendimizi önemsemeliyiz. Bunu
başarabilirsek, başkalarını önemsemenin de ne kadar kolay olduğunu göreceğiz.
Sevmeliyiz kendimizi. Ancak o zaman
bir başkasını sevebiliriz. Ancak o zaman doğrularımız yanlışlarımızı,
güzelliklerimiz çirkinliklerimizi götürür.
Aşkın içimizde filizlenmesine izin
vermeliyiz. İnsanı insan yapan o en müthiş duygu aşk değil midir?
Zaman bizim tuzağımızdır.
Ertelemekse en büyük zayıflığımız. Ne yapacaksak şimdi, hemen, bugün
yapmalıyız.
MEHMET COŞKUNDENİZ
24 NİSAN 1999, CUMARTESİ
POSTA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder