Bir gün
Mevlâna eve girer ve hanımı ona sorar;
" Bu
kadar Aşıksın Mevlâ'ya, şükürler olsun bu Aşkı yaşayıp yaşatana..! Peki bana ne
kadar Aşıksın..?" der.
Mevlâna
hanımına şöyle der;
“Sen benim; Yaradan’dan ötürü
yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene on adım
gidişimsin...
Ve herkesi olduğu gibi kabul
edişimsin.
Sen benim; yalandan ve sahteden
kaçışım,
Riyadan bıkışım, gerçeği
arayışımsın...
Ve nihayet doğrunun tadına
varışımsın.
Sen benim; haksızlığa ve zulme baş
kaldırışım,
Mazluma kucak açışım, zalime
düşmanca bakışımsın...
Ve mağdurdan yana tavır alışımsın.
Sen benim; bugünüme şükür ve
yarınıma dua edişim,
Azla yetinişim, çoğa göz
dikmeyişimsin...
Ve kapanmayan avuç içimsin.
Sen benim; hayat ve kaderle
inatlaşmam,
Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek
bilmeyen davamsın...
Ve zorluklara karşı yılmayışımsın.
Sen benim; menfaate ve çıkara
tepkim,
Almak için verene öfkem, ille de
karşılık bekleyene lanetimsin...
Ve alayına isyan edişimsin.
Sen benim; ahlaksızlık ve
yozlaşmayla mücadelem,
Para için kendini satana küfredişim,
başkalaşana verip veriştirişimsin...
Ve eskiyi özleyişimsin.
Sen benim; duygusal yaradılışım,
En ufak şeyi kafaya takışım, kolay
unutamayışımsın...
Ve bundan bir türlü
sıyrılamayışımsın.
Sen benim; sonsuz sadakatim,
Merhametim, hissiyatım,
şefkatimsin...
Ve aman diyene yüz çevirmeyişimsin.
Sen benim; her şeye rağmenim,
Asla pes etmeyişim, başımı öne
eğmeyişimsin...
Ve ümidimi yitirmeyişimsin.
Sen benim; yaşama ülküm,
Namusa olan düşkünlüğüm,
namussuzluğa küskünlüğümsün...
Ve gururum, onurumla olan
bütünlüğümsün.
Sen benim; karakterim ve kişiliğim,
Fikrim, hissimsin...
Ve hayata bakışımsın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder