8 Mart 2015 Pazar

Luke Rhinehart - HAYATINIZI DEĞİŞTİRECEK 4 GÜN EST



Kitabın Adı   : EST
Yazarı             : Luke Rhinehart
Özgün Adı     : The Book Of EST
Yayınevi         : Pegasus Yayınları
Kapak Tasarım: Yunus Bora Ülke
Çevirmen       : Nihan Yeğengil
Sayfa Sayısı   : 352
Türü               : Roman
Okuduğum Tarih: 06.07.2014 – Pazar – 13.07.2014 - Pazar
İçindekiler
Werner Erhard tarafından Önsöz
Giriş
Bölüm I: Eğitim
1.      Birinci Gün: Büyük Dolandırıcılık ya da, “Ben buna Mı &250 Ödedim?”
2.      İkinci Gün: Gerçek Seni Özgürleştirecektir
3.      Üçüncü Gün: Bana Kim Kazık Attı?
4.      Dördüncü Gün: “Kavramak” ya da En Sonunda… Hiç
Bölüm II: “O Halde?”
5.      Mezuniyet Sonrasında Lunapark Treni, ya da Kavradığında Kavradığın Şeyle Ne Yaparsın?
6.      “Kavramak” Ya da Hiç Aslına Bir Şey Midir?
7.      EST Hakkında Eleştiriler ya da Hepimiz Olduğumuz Gibi Mükemmeliz, Fakat…

Kitabın Beğendiğim Bölümlerinden Alıntı:
EST veya Erhard Seminerleri Eğitimi, 1970’ler ve sonrasının tartışmalı kişisel gelişim akımıydı.
Giriş
EST yani Erhard Seminerleri Eğitimi, hâlihazırda Amerika Birleşik Devleri’ndeki en hızlı gelişen, en önemli, orijinal ve tartışmaya yol açan “aydınlanma” programıdır. Standart EST Eğitimi, 250 kişinin bağırtılara, emirlere, aşağılanmalara, nutuklara maruz bırakıldığı ve çeşitli süreçlerle (değiştirilmiş bilinç durumlarında gözetim altında yapılan egzersizler) tanıştırıldığı, toplamda altmış saatin üzerinde süren, iki uzun hafta sonu oturumundan oluşmaktadır. Sonucunda, samimi deneyimler paylaşıyorlar, kendi gizli yönlerini keşfediyorlar ve nihayet, oldukça mucizevî bir şekilde, “kavrama” deneyimine yönlendiriliyorlar: Yaşamın gerçekten ne olduğunu görme ve işlemesini sağlamaya muktedir olabilme.
EST, birbirlerinden farklı birçok geleneksel dinin ve psikoterapik disiplinin en iyi tekniklerini kullanır. Amacı, iki hafta inde insanlara yaşamlarını değiştirecek eşsiz bir deneyim kazandırmaktır.
“Anlamak, hayatta ahmaklık ödülüdür,” sıkça duyulan bir EST özdeyişidir.
BÖLÜM 1
BİRİNCİ GÜN
Büyük dolandırıcılık ya da, “Ben buna mı $250 ödedim?
Hayatlarınızın yolunda gitmemesinin nedeni, hepinizin gerçek deneyimlerden oluşan bir dünyada zinde bir şekilde yaşamak yerine, inanç sistemlerinizde mekanik bir şekilde yaşamakta olmanızdır.
Gerçekliğe bakıp çıkarımlar yapmıyorsunuz. Hayır, bunu onlarca yıl önce yaptınız. Siz dallamalar hayatınızı çıkarımlarınızla robotlaşmış bir halde sürdürüyorsunuz ve onlarca yıl önce oluşturduğunuz çıkarımlarınızla gerçekliği oluşturuyorsunuz! Tüm canlılığınızı kaybetmenize şaşırmıyorum. Hayatlarınızın yolunda gitmemesi şaşırtıcı değil.
“Bakın. Bir fareyi dört tünelli bir labirente bırakır ve daima dördüncü tünele peynir bırakırsanız, bir süre sonra o fare peyniri almak için daima dördüncü tünele gitmeyi öğrenecektir. Bir insan da bunu yapmayı öğrenecektir. Peynir mi istiyorsunuz? Hop hop, doğruca dördüncü tünele, işte peynir orada. Ertesi gün peynir mi istiyorsunuz? Hop hop, doğruca dördüncü tünele, işte peynir orada.
“Şimdi bir süre sonra, beyaz takım elbisenin içindeki Yüce Tanrı, peyniri başka bir tünele taşır. Fare hop hop, dördüncü tünele gider. Dördüncü tünelde peynir yoktur. Fare dışarı çıkar. Dördüncü tünele tekrar gider. Peynir yok. Dışarı çıkar. Dördüncü tünele tekrar gider. Peynir yok. Dışarı çıkar tekrar dördüncü tünele. Peynir yok. Çıkar. Fare en sonunda dördüncü tünele gitmeyi bırakacak ve başka bir yere bakacaktır.
“şimdi, insanla fare arasındaki fark basittir: İNSANLAR O DÖRDÜNCÜ TÜNELE SONSUZA DEK GİDECEKLERDİR! İNSANLAR DÖRDÜNCÜ TÜNELE İNANIYOR OLACAKTIR. Fareler bir şeye inanmazlar, onlar peynirle ilgilenirler. Fakat insanlar dördüncü tünele dair bir İNANÇ geliştirir ve peynir olsun ya da olmasın, DÖRDÜNCÜ TÜNELE GİTMENİN DOĞRU OLMASINI SAĞLAR. İnsanlar peynirlerini almaktansa doğru olmayı tercih ederler.
“Ve siz insansınız, ne yazık ki, fare değil, insanoğullarısınız ve bu nedenle DOĞRUSUNUZ. Bu yüzden uzun süreden beri peyniri alamamaktaydınız ve bu yüzden hayatlarınız yolunda değil. Bir sürü dördüncü tünele dair bir sürü inanca sahipsiniz.
Size bütün inanç sisteminizi kaldırıp atmanız, kendinizi tamamen yerle bir etmeniz için yardım edeceğiz, böylece hayatın yolunda gitmesini sağlayacak şekilde kendinizi tekrar birleştirebilirsiniz.
Mutlu olmaya çalışarak asla mutlu olamayacaksınız.
Ne istediğinize ve istediğinizin tam olarak nerede olduğuna dair bir fikir sahibi olur olmaz, mutlu ve canlı olma şansınızı mahvetmiş olursunuz, çünkü bir fikir ya da inanç, deneyimi ortadan kaldırır ve deneyimler âleminde yaşamadığınız sürece asla canlı olmayacaksınız.
“Burada iletişimin anlamı, diğer kişinin sizin ilettiğinizi kavradığını görmek üzere iletişim kurarken sorumluluk almaktır. Eğer kavramazsa, bu sizin sorumluluğunuzdur. Ve dinlediğinizde, diğer kişinin verdiğini kavrarsınız ve sonra kendiniz buna ne ekleyebileceğinize bakarsınız.
“Örneğin şuradaki Tom bana küstah puşt demişti. Bunu anladım. Tartışma uğruna farz edelim ki, bana böyle hitap edince, ufaktan bir öfke deneyimlediğimi gözlemledim. Ben bu öfkeyi hissetseydim, o halde bu benim eklediğim bir şey olurdu. Öfkenin tüm sorumluluğunu üstlenmem gerekirdi.
Deneyimlenmemiş deneyimler aleminden çıkmak istiyorsanız, mantıklı olmayı bırakmalısını, kararlar almayı bırakmalısınız, umut etmeyi bırakmalısınız ve sadece olanı kabul etmelisiniz. Ne daha fazlası, ne de daha azı. Olanı kabul edin.
Deneyim ya vardır ya yoktur. Bir şeyi “birazcık deneyimleme” diye bir şey yoktur. Sırtındaki bir ağrıyı birazcık deneyimlediğini söyleyen birini duydunuz mu hiç? Bunu ya hissedersiniz ya da etmezsiniz.
Bir şey ya deneyimleme ya da deneyimlememedir, artı veya eksidir. Ampul yanar ya da yanmaz. Ve deneyimememeden deneyimlemeye gitmek için hiçlikten geçmeniz gerekir.
Eğitmen termosundan büyük bir yudum alarak ve sonra termosu iki eliyle önünde tutarak, “Öyle değil, Sand,” diye karşılık veriyor. “Size daha önce söylemiştim, bu eğitimden hiçbir şey almayacaksınız, hiçbir şey değişmeyecek. Broşürlerimizde yazıldığı gibi, “EST eğitiminin amacı, yaşamayı deneyimleme becerinizi dönüştürmek ve böylelikle değiştirmeye çalıştığınız veya katlanmakta olduğunuz durumların hayat sürecinin içinde kendiğiliğinden çözemlenmelerini sağlamaktır.” Ve “dönüştürmek” sözcüğünün “değiştirmek” anlamına gelmediği konusunda sizi uyarmıştım; bizler için bu bağlamda, yaşamayı deneyimleme becerinizin “tahavvül etmesi” veya “özünün başkalaşması” gibi bir anlama gelmektedir. Değişim yalnızca biçimin farklılaştırılmasını içerir. Biz artı bir ile eksi bir arasındaki fark kadar radikal bir şeyden bahsediyoruz. Eksi beşten eksi bire gitmek; işte buna değişiklik diyebiliriz. Fakat eksi birden artı bire gitmek yüz seksen derecelik bir dönüşümü temsil eder. Ve eksi birden artı bire gitmek için hiçlikten geçmeniz gerekir.”
“Bakın, bir şeyi gerçekten, tam bir kesinlikle ve güvenilirlikle bildiğinizde, onun hakkındaki inançların, düşüncelerin ya da hislerin hepsi önemsizdir: Sadece bilirsiniz, o kadar adamakıllı bilirsiniz ki, inançlar, düşünceler ve hisler gerekli değildir ve sözcükler yetersizdir.
Rick gözlerini kısarak, üzerinde kesinlik seviyelerinin yazılı olduğu –yatay bir çizginin altında İNANMA, DÜŞÜNME, BİR ŞEY YAPMA VE HİSSETME ve üzerinde GÖZLEMLEME, İDRAK, BİLMENİN KESİNLİĞİ VE DOĞAL OLARAK BİLME- soldaki tahtaya bakıyor. Şema diğer tahtadaki deneyim seviyelerini gösteren şemayı andırıyor.
Bütün inançlar bilmenin en az güvenilir biçimidir. İnanç, emin olmamayı temsil eder. İnsanlar Tanrı’ya inanırlar, çünkü Onun hakkında gerçek bir kesinliğe sahip değillerdir. Doğal bir şekilde Tanrı bilgisinin olduğu yerde, inanca gerek olmaz. Kesinliğin en yüksek biçimi, adamakıllı ve öylesine doğal bir şekilde bildiğiniz bir şeydir ki, sözlere dökmek imkansızdır.
Basitçe ifade edilirse, direncin kalıcılığa yol açmasıdır. Eğer bir şeye direnmeye veya bir şeyi değiştirmeye çalışırsanız, daha da sağlamlaşır. Bir şeyden kurtulmanın tek yolu olmasına izin vermektir. Bu, onu görmezden gelmek anlamına gelmez. Görmezden gelme aslında bir reddetme ve direnme biçimidir. Kaygıyı veya öfkeyi görmezden gelme, onu ortadan kaldırmaya çalışmak da bir dallama yöntemidir. Bir şeyin olmasına izin vermek, onu gözlemlemek, onunla temas halinde kalmak, fakat onu değiştirmek için bir çaba sarf etmemek anlamına gelir.
Bakın, bunu bir paradoks olduğunu ve bunu kavramanın kolay olmadığını biliyorum, fakat bir şeyi kontrol etme veya değiştirme çabası kesinlikle onun kalıcılığını garantiler. Öfkeliyseniz ve öfkenize öfkelenmeye başlayarak, onu değiştirmeye çalışırsanız, öfkeniz devam eder. Kendinizi gergin hissediyorsanız ve rahatlamaya çalışıyorsanız, gergin kalmaya devam edersiniz. Başınız ağrıyorsa ve bunu değiştirmek istiyorsanız, ondan kurtulmaya çalıştığınız sürece başınız ağrımaya devam edecektir.
Bir deneyimi değiştirmeye çalışmak, onu daha kalıcı kılar. Bir deneyimi yeniden canlandırmak –onu kabullenmek, onunla birlikte olmak, onu gözlemlemek- onun yok olmasını sağlar.
Kendinizle veya başka biriyle ilgili bir şeyden hoşlanmıyorsanız, yapılacak şey onu gözlemlemek, deneyimlemek, onunla temasa geçmektir.
Çinlilerin beş bin yıldan beri bu işi bildiklerini anımsayabilirsin. Buna ying-yang adını vermişler. Biri seni iterse ve sen de onu itersen, büyük ihtimalle sonsuza dek itişirsiniz. Karanlık olmadan ışık olmaz. Karanlık, yalnızca ışığın “direnci” yüzünden vardır. İyi yalnızca kötü’nün direnciyle var olur ve kötü yalnızca iyi’nin direnci yüzünden vardır. Yukarı, aşağı çekiş yüzünden vardır. Direnci ortadan kaldır, kutuplaşmayı ortadan kaldır, değiştirme çabalarını ortadan kaldır ve vay canına! Hiçbir şeye sahip değilsinizdir. HİÇ. Ve hiçbir şeye sahip olmadığınızda, işte o zaman gerçekten bir şeye sahip olursunuz.
İKİNCİ GÜN
Gerçek Seni Özgürleştirecektir
İnsanlar sorunları normalde görmezden gelerek veya çözmeye çalışarak ele alırlar. Bunların her ikisi de direnci ifade eder ve her iki durumda da ilkinin üstünü örten başka bir sorun yaratılmış olur.
“EST’de, sorunlara şahit oluruz ve ortadan kaybolduklarında, ne olsa beğenirsiniz: Onlarında ardında gizlenen, daha temel bir sorun ortaya çıkar. Sorunları deneyimlemek bir soğanın kabuklarını kat kat soymaya benzer. Normal sorun çözme ve sorundan kaçınma, soğana yeni kabuklar eklemeye benzer. Burada, size daha iyi ve daha büyük sorunları garanti edeceğiz: Yeni sorunları, altı yaşından beri gizlediğiniz sorunları. Ve sorunlarınızın ağırlığı, normal sorun çözmede olduğu gibi giderek artmak yerine, soğan kabuklarının soyulması gibi giderek azalacaktır.”
DENEYİMİNİZİ DENEYİMLEMEDİĞİNİZ, SORUNUNUZA BÜTÜNÜYLE TANIK OLMADIĞINIZ SÜRECE, SORUNUNUZ SONSUZA DEK SÜRECEKTİR!
ÜÇÜNCÜ GÜN
Bana Kim Kazık Attı?
Sonucunun nedeni
“Bu tür analizde her şey sonuçtur. Asla bir neden yoktur. Ve bu, tüm yaşamlarınız boyunca kullandığınız analiz türüdür. Gerçekliğimize uyan budur. Sonuçta bu “bilimsel”, öyle değil mi?
Kendinizi başka birinin size yaptıklarının sonucu olarak deneyimliyorsunuz ve o kişi de kendisini geçmişindeki bir şeyin sonucu olarak deneyimler ve o şey de başka bir kimsenin sonucudur ve bu BÖYLE SONSUZA KADAR GİDER. Sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç, sonuç.
Bu tür yapay sonuç, sonuç, sonuç, analizini basit bir şekilde adlandırırız. Buna “YANLIŞ NEDEN” diyoruz ve bu, hayatlarınızı yönetmesine izin vermekte olduğunuz şeydir.
Deneyiminden sorumlu olduğunu kabul etmek istemiyorsun çünkü bunu yaparsan, tamamen sana onlardan dolayı diğer kişileri suçlamış gibi davranmana bağlı olan tüm savunmalarından ve oyunlarından vazgeçmen gerekir.
Bu, romatizması, ülseri, yüksek tansiyonu olan diğerleriniz ve soğuk algınlığı veya baş ağrısı olan birçoğunuz, her ne acınız ya da ağrınız varsa, sizin için de geçerli. Hepsi sizin. Kendi deneyiminizin kaynağı sizsiniz. Bunu kavramaya başladığınızda ve sahip olduğunuz her deneyiminiz için sorumluluğu kabul etmeye başlayabildiğinizde, hayatlarınız yolunda gitmeye başlayacaktır.
Sizler sanıyorsunuz ki (Parmaklarıyla tırnak işareti yapıyor) babanız, anneniz, karınız, kocanız, patronunuz ya da hayatınızın yolunda gitmemesi yüzünden her kimi suçluyorsanız o size şunu veya bunu yaptı diye böylesiniz. Ama bu sonuç, sonuç, sonuç olur. SİZE HABAERLERİM VAR! Hayatınız yolunda gitmiyorsa tahmin edin bunu size yapan kim? Tahmini olan? Yürürken, omzunun üzerinden kurbanları olan izleyicilerine şöyle bir bakmak üzere duraklıyor. “Doğru, o sizsiniz,” diye ekliyor.
Hayatındaki tek gerçek şey deyimindir. Bunun ötesi ya karanlık ya da inanç ve mantıklılığın hayali alemidir. Tanrıyla ilgili hiçbir şey bilmiyorsun.
Belli bir Kızılderili kabilesi, etrafta kendi kendine şarkı söyleyip Tanrıyla konuştuğunu bildiren bir adam görür ve onu kutsal bir adam olarak kabul ederek özgürce dolaşmasına izin verir. Biz onu şizofren olarak nitelendiririz ve kilit altına alırız. Biz şizofren bir adam YARATIRIZ. Iroquois Kızılderilileri ise ondan kutsal bir adam yaratır. Bir başkası ondan Mesih yaratabilir.
DÖRDÜNCÜ GÜN
Dördüncü Gün: Kavramak ya da En Sonunda… Hiç
“Zihin nedir? Sormak istediğimiz ilk soru bu. Zihin nedir?
“Zihin, şimdinin ardışık anlarını çoklu algı kayıtlarını toplamının doğrusal düzenidir. Zihin doğrusal bir düzendir… şimdinin ardışık anlarının… çoklu algı kayıtlarını toplamı. Şimdi bunun ne anlama geldiğine bakalım. Öncelikle, zihin kayıtlarının doğrusal düzenidir. Bunu, bantların veya dosyaların sanki uzun, görünmez bir sicimin üzerine dizilmişler gibi, üst üste ya da arka arkaya istifi olarak gözümüzde canlandırabiliriz. Bu bantların veya dosyaların herr biri belirli bir deneyimin –şimdinin ardışık anlarını tam veya toplam kaydıdır. Bu kayıtlar çoklu algılanır: Yalnızca görsel ve işitsel deneyimi değil, aynı zamanda diğer duyuların da- dokunma, koku alma, tat alma, düşünceler, duygular, görüntüler, vesaire- tam bir deneyimini içerir.
“Bu demek oluyor ki her birimizin zihni, geçmişimizden milyonlarca farklı deneyimin kaydına sahip. Yıllar öncesinde, belirli bir yer ve zamanda oluşmuş bir olay tamamen kaydedilmiş olabilir ve gerçekleştiğinden beri bilinçli bir anıya sahip olmasak da belleğimizde bulunabilir. Olayın tam bir çoklu algı kaydı orada olabilir. Bir kimsenin şimdinin ardışık anlarının ufak bir kesiti sırasında gördüğü, duyduğu, kokladığı, dokunduğu, hissettiği ve düşündüğü şeyler bir dosyada mevcuttur. Örneğin Marie’nin zihninde 1964 yılındaki doğum günü partisini bir bandı veya dosyası olabilir: Annesi çikolatalı doğum günü pastası yapmaktadır, radyoda Beatles’ın “I Want To Hold Your Hand” şarkısı çalmaktadır, soğuk algınlığından dolayı burnunu çekmektedir, hediyelerinin ne olacağını düşünmektedir. Bilinçli olarak davranışlarını bir kez olsun etkilemeden veya anı diyebileceği şekilde yüzeye çıkmadan bunca zaman o kayıt zihninde duruyor olabilir.”
Zihin, bu tür çoklu algıya dayalı ve toplam kayıtların doğrusal bir düzenidir ve bunlar şimdinin ardışık anlarının kayıtlarıdır.
ZİHİN VAROLUŞUNU SÜRDÜRMEK İÇİN UZLAŞMA İSTER. Bakış açısının, kararlarını, çıkarımlarının yeniden teyit edilmesini ister. Kendisini haklı çıkarmaya devam etmek ister.
Varlık kendisini zihinle tanımladığında, biz bu duruma ego deriz ve bu da, zihnin amacının kendi varoluşunu sürdürmek olduğu anlamına gelir. Zihin var oluşunu sürdürmek için kendisini sağlam tutmaya çalışır, uzlaşma ister ve anlaşmazlıklardan kaçınmaya çalışır. Hükmetmek ister ve hükmedilmekten kaçınmak ister, kendi bakış açılarını, çıkarımlarını, kararlarını haklı çıkarmak ister ve bunların geçersiz kılınmasından kaçınmak ister. Haklı olmak ister. Hepsinin üzerinde, tümünün ötesinde, zihnin kendisini haklı çıkarmak için bitmek bilmeyen çabası yatar.
Tamam, cevaplamamız gereken bir sonraki soru zihnin nasıl yapılandığıdır. İlk başta zihni tahtaya büyük tek bir bant istifi olarak çizmiştim, ama şimdi bu modelde düzeltme yapmamızın ve bütün bantların bir kategoriye mi yoksa birden fazla kategoriye mi ait olduğunu görmemiz gerek.
En basit seviyede, temelde iki farklı bant istifi olduğunu keşfediyoruz. Kaybedilen her olay –her bant- zihnin varoluşunu sürdürmesiyle ya ilgilidir, ya da değildir. Unutmayın, zihnin tasarım işlevi varoluşunu sürdürmektir ve varoluşu sürdürmesi için gerekli olarak kaydettiği her şey mesele Kolomb’un Amerika’yı keşfinden çok daha önemlidir. Olayı daha iyi hatırlayacağınızı söylemiyorum, zihnin varoluşunu sürdürmesi için gerekli gördüğü bir bandın, gerekli görmediği bir banttan farklı bir kategoride olduğunu söylüyorum. Çünkü, eğer zihin varoluşunu sürdürmesi için o bandın gerekli olduğunu düşünürse, kendisini ne zaman tehdit altında görecek olsa, onu çalacaktır. Ne zaman çevredeki bir şey tehdit altında olduğunu düşünmesine yol açsa, o bandı çalacaktır.
O halde esasen iki bant istifi mevcuttur. Bir istifi “hayatta kalmak için gerekli” diye sınıflandırıyoruz. Michael iki istifi tahtaya çiziyor. İkincisin “hayatta kalmak için gereksiz” diye sınıflandırıyoruz.
Şimdi “hayatta kalmak için gerekli” istifinde kayıtlanmış ve dosyalanmış olan ilk, temel tehdit, acı, şok, göreceli bilinç kaybı ve tabii ayrıca varoluşa karşı tehdidi içeren bir deneyimden oluşur. Ve göreceli bilinç kaybı derken, uykudaki gibi büsbütün bir bilinç kaybından, aşırı derecede acı çekerken veya lokal anestezi altındayken deneyimlediğimiz gibi bir tür yarı bilince kadar her şeyi kastediyorum.
Bu tür bir deneyime bir numaralı deneyim deriz. Acı, çoğu zaman şok, göreceli bilinç kaybı ve varoluşa karşı tehdit içerir.
Zihnin kendine has bir mantığı vardır. Zihnin mantığı şudur: Belirli bir olayın her unsuru, bazı zamanlar hariç, diğer unsurlarla aynıdır.
BÖLÜM 2
Mezuniyet Sonrasında Lunapark Treni, ya da Kavradığında, Kavradığın Şeyle Ne Yapacaksın?
Direnmek mahvoluşa giden yoldur, veya daha doğrusu, direnmek, lunapark trenini hızlandırmanın en kesin yoludur, özellikle de aşağı istikamette.
Bir kimsenin hayatının sorumluluğunu üstlenmesi, diğer kişilerin hayatımızı kontrol ettiği ve başarısızlıklarımız için onların suçlanmaları gerektiği varsayımına bağlı çok sayıdaki yıkıcı psikolojik oyunları bırakmasını gerektirir. Bazılarına göre EST’nin en önemli özelliği olarak, yeni edinilen bu öz sorumluluk deneyimi, özellikle karı koca arasındakiler olmak üzere güçsüz ilişkileri ya iyileştirerek ya da bitirerek temizlemekle sonlanmaktadır. Değerli ilişkiler yenilendiğinden ve değersiz olanlar terk edildiğinden, tıkanıklık sona erer. Tüm ilişkiler fayda görür.
EST Hakkında Eleştiriler ya da Hepimiz Olduğumuz Gibi Mükemmeliz, Fakat…
Kişinin kendi deneyimini yarattığını fark etmesi ve kişinin kendi hayatının sorumluluğunu üstlenecek olması, eğitimin en değerli sonuçlarından ikisi gibi görünmektedir.
Ayrıca, sorumluluk suçlamayla karıştırılmamalıdır.

Luke Rhinehart,ilgi uyandırıcı, çarpıcı bir şekilde EST eğitiminin yeniden sahnelenişini yazmıştır.
Okuyucuya hem eğitim salonundaymış hissini, hem de orada olanların ruhunu mükemmel bir şekilde iletmektedir. – Werner Erhard, EST’nin kurucusu.
ARKA KAPAK
SIRA DIŞI BİR EĞİTİM
“Sizin hayatlarınız yolunda gitmiyor. Hayat hakkında müthiş teorileriniz, çarpıcı fikirleriniz, zekice inanç sistemleriniz var. Hepiniz –her biriniz- hayatlarınızı idare etme konusunda çok mantıklısınız ve hayatlarınız yolunda gitmiyor. Sizler dallamasınız.” EST eğitmeni
EST; birbirlerinden farklı birçok geleneksel dinin ve psikoterapik disiplinin en iyi tekniklerini kullanır. Amacı, iki hafta içinde insanlara yaşamlarını değiştirecek eşsiz bir deneyim kazandırmaktır. Mezunların pek çoğu, deneyimledikleri her şeyin tüm sorumluluğunu üstlendiklerinde, “sorunlarının” uçup gitme eğiliminde olduğunu keşfetmiştir. Bu seminere katılan binlerce kişi arasında Yoko Ono, Cherr, Jeff Bridges, Joel Schumacher ve Diana Ross gibi ünlü isimler de yer almaktadır.
“EST, tüm zamanların en iyi kişisel gelişim romanıdır.” Dr.Joe Vitale
İnceleme Notu:

2 yorum:

  1. Okudum ve çok etkilendim. Uygulamasını bilerek yapan var mıdır acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tony Wiseman'ın outlook ve essence seminerleri var. Tamamladiginizda EST'nin de ötesinde oldugunu görüyorsunuz.

      Sil