"Bir çember çizilse merkezinde sen
Kenarında ben
Sen döndükçe beni görsen
Ben döndükçe seni görsem
Öyle bir an gelse ki; yarıçap sıfır olsa..."
Ömer Hayyam
Kenarında ben
Sen döndükçe beni görsen
Ben döndükçe seni görsem
Öyle bir an gelse ki; yarıçap sıfır olsa..."
Ömer Hayyam
Sen döndükçe beni görsen, ben döndükçe seni görsem… bu döngü, yalnızca bir bakışın değil; bir farkındalığın ritmidir. Gözün gördüğü, zihnin kavradığı, ruhun tanıdığı bir karşılaşma biçimi. Bu karşılaşma, zamanla değil, yönle ilgilidir. Her dönüş, bir yeniden buluşmadır; her bakış, bir yeniden tanımadır. Bu çemberde, uzaklık bir yanılsamadır; çünkü her kenar, merkeze bağlıdır. Ve bu bağlılık, aşkın yalnızca duygusal değil, ontolojik bir tezahürüdür.
Öyle bir an gelse ki; yarıçap sıfır olsa… işte o an, ayrımın çözüldüğü, benliğin eridiği, iki varlığın tek bir özde birleştiği andır. Yarıçapın sıfır olması, yalnızca geometrik bir çöküş değil; varoluşsal bir bütünleşmedir. Merkezle kenarın ayrımı silinir; sen ve ben artık iki değil, bir oluruz. Bu birlik, fiziksel değil; metafizik bir yakınlıktır. Çünkü gerçek temas, bedenle değil; özle kurulur. Ve bu öz, çemberin içinden değil—çemberin yokluğundan doğar.
Sonuçta bu çember, bir sınır değil; bir imkândır. Merkezdeki sabitlik ile kenardaki devinim arasında kurulan ilişki, insanın kendini ötekinde tanıma çabasıdır. Bu çaba, yalnızca aşkın değil; varoluşun da temelidir. Çünkü insan, kendini yalnızca kendi merkezinde değil; başkasının çevresinde de arar. Ve bu arayış, bir gün yarıçapın sıfır olduğu o anla taçlanır. O an, iki ayrı benliğin tek bir sessizlikte buluştuğu, çemberin kendini aşarak bir noktaya dönüştüğü andır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder