Anksiyete, insan ruhunun en ince çatlaklarında filizlenen, görünmeyen ama hissedilen bir sarsıntıdır. O, zamanın ve mekânın ötesinde bir varlık gibi, düşüncenin kıyısında bekler; bir kelimenin, bir bakışın, bir sessizliğin ardından ansızın belirir. Bu hâl, yalnızca bir duygusal dalgalanma değil; varoluşun kendisiyle kurduğu çelişkili ilişkinin tezahürüdür. Anksiyete, insanın kendiyle yüzleşme cesaretini sınayan bir eşiktir. Ve bu eşiği geçmek, onu bastırmakla değil, onu tanımakla mümkündür.
Kontrol altına almak, anksiyeteyi yok etmek anlamına gelmez; bilakis, onunla birlikte var olabilmeyi öğrenmektir. Çünkü insan, yalnızca huzurla değil, huzursuzlukla da tanımlanır. Anksiyete, zihnin aşırı uyanıklığıdır; olasılıkların, ihtimallerin ve belirsizliklerin iç içe geçtiği bir düşünsel yoğunluktur. Bu yoğunluk, eğer yönlendirilmezse, bir boğulmaya dönüşebilir. Ancak farkındalıkla karşılandığında, bir derinleşme aracına evrilir. Zira her korku, içinde bir bilgelik tohumu taşır; ve bu tohum, ancak cesaretle sulandığında filiz verir.
Kendini tanımak, anksiyeteyi kontrol altına almanın en asli yoludur. Zihnin kıvrımlarında dolaşan düşünceler, duygular ve arzular, bir harita gibi okunmalıdır. Bu harita, yalnızca psikolojik değil, felsefî bir metindir; insanın kendine yazdığı, zamanla silikleşen ama asla kaybolmayan bir anlatıdır. Anksiyete, bu metnin altını çizdiği cümlelerdir—dikkat edilmesi gereken, üzerinde düşünülmesi gereken noktalar. Onu bastırmak, bu metni yırtmak olur; oysa anlamak, metni yeniden yazmak demektir. Ve bu yeniden yazım, özgürleşmenin en derin biçimidir.
Son kertede, anksiyeteyi kontrol altına almak, bir savaş değil; bir barıştır. Bu barış, insanın kendi içsel çatışmalarını tanıması, kabul etmesi ve dönüştürmesiyle mümkündür. Anksiyete, varlığın bir parçasıdır; onu dışlamak, kendini eksiltmektir. Ama onu anlamak, kendini bütünlemektir. Ve bu bütünlük, yalnızca dinginlik değil; derinliktir. Çünkü insan, yalnızca sakin olduğunda değil, sarsıldığında da kendini bulur. Anksiyeteyle kurulan bu içsel diyalog, yaşamın en hakiki seslerinden biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder