“Depresyonda’ olduğunu dile getirmek ya da hissettirmek; çağdaş bir
oyun mu? Yükleri hafifletmeye yarayan, ilgi çekmeyi kolaylaştıran,
eksiklilerini mazur göstermeye yarayan bir tür araç mı? Yoksa insanın kendine
yönelttiği bir tür öfke mi? Depresyon yaşarmış gibi görünmek ya da depresyonda
olunsa bile bunu bir tür miğfer gibi taşımak ne kadar sağlıklı? İnsanın
sevdikleri ile savaşıp, nefret ettikleri ile seviştiği bir ruh hali neden bu
kadar benimsenir oldu?
Nedir depresyonu ya da depresif kadını bu denli çekici kılan?
Umursamazlığı, kuralsızlığı, aykırılığı, farkındalığı, kaybolmuşluğu, ilgi
merkezi oluşu ya da o şekilde kabul edilişi mi? Nedeni her ne olursa olsun
duygu durumundaki bozukluklar şaşırtıcı bir şekilde çekici geliyor artık birçok
kişiye. Lindsay Lohan tarzı genç kadınlar her gün biraz daha artıyor.
Sosyologların ve konu üzerinde araştırmalarda bulunan psikologların
gözlemlediği bir başka ayrıntı ise D kuşağının alçalıp yükselmeyi; yani dibe
vurup tekrar aydınlığa çıkmayı bir tür yaşanmışlık olarak algılaması… Ne kadar
pırıltılı olursa olsun; hayatın rutini içinde eskilerin yaşadığı anlamlı
hayatları bulamayan, kalabalıklar içindeki yalnızlığı hisseden ve yaptıklarına
hissiyat ya da değer yüklemek isteyen bu insanlar için duygusal gel-gitler bir
tür yaşadıklarını hissetmenin en gerçek yolu. Bir diğer neden ise ne kadar
gösterişli ya da kusursuz olsalar da kendilerine duydukları güvensizlik…
Rekabetin hızla arttığı modern zamanlarda; bunu yaparken yorulan D kuşağı, er
ya da geç soluğu rehabilitasyon merkezlerinde alıyor.
D Kuşağı Depresyon Belirtileri:
Uyku bozuklukları sıktır. Uykusuzluk, gece sık sık uyanma, tekrar
uykuya dalamama, sabah erken uyanıp tekrar uyuyamama veya fazla uyuma
şeklindedir.
Yeme sorunları sıktır. Az yeme ve buna bağlı kilo kaybı veya fazla
yemeye bağlı kilo alımı olabilir.
Değersizlik, umutsuzluk ve suçluluk duyguları olur. Hastalar genelde
bir işe yaramadıklarını düşünürler. Gelecek ümitsiz ve karanlıktır. Hiçbir şey
iyiye gitmeyecektir. Hastaların kendini suçlama eğilimi yoğundur. Suçluluk
duyguları genellikle yetersizdir. Örneğin çok eskiden yaşanmış olaylar ve
yapılan hatalar tekrar hatırlanır ve bunlara karşı suçluluk duyguları
hissedilir. Hastalar genellikle bunun çok saçma olduğunu bildiklerini ancak
frenleyemediklerini söylerler.
Konsantrasyon ya da karar verme güçlüğü vardır. İşe veya derse
konsantre olmak güçleşmiştir. En ufak konularda karar verme güçlüğü içinde
olduklarını hissederler.
İntihar düşünceleri veya intihar girişimi olabilir. Bazıları ne yolla
intihar edeceğinin planlarını yapar. Bazıları da ancak intihar girişiminde
bulunduktan sonra tedaviye gider.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder