6 Kasım 2013 Çarşamba

depresyon



“Depresyonda’ olduğunu dile getirmek ya da hissettirmek; çağdaş bir oyun mu? Yükleri hafifletmeye yarayan, ilgi çekmeyi kolaylaştıran, eksiklilerini mazur göstermeye yarayan bir tür araç mı? Yoksa insanın kendine yönelttiği bir tür öfke mi? Depresyon yaşarmış gibi görünmek ya da depresyonda olunsa bile bunu bir tür miğfer gibi taşımak ne kadar sağlıklı? İnsanın sevdikleri ile savaşıp, nefret ettikleri ile seviştiği bir ruh hali neden bu kadar benimsenir oldu?
Nedir depresyonu ya da depresif kadını bu denli çekici kılan? Umursamazlığı, kuralsızlığı, aykırılığı, farkındalığı, kaybolmuşluğu, ilgi merkezi oluşu ya da o şekilde kabul edilişi mi? Nedeni her ne olursa olsun duygu durumundaki bozukluklar şaşırtıcı bir şekilde çekici geliyor artık birçok kişiye. Lindsay Lohan tarzı genç kadınlar her gün biraz daha artıyor.
Sosyologların ve konu üzerinde araştırmalarda bulunan psikologların gözlemlediği bir başka ayrıntı ise D kuşağının alçalıp yükselmeyi; yani dibe vurup tekrar aydınlığa çıkmayı bir tür yaşanmışlık olarak algılaması… Ne kadar pırıltılı olursa olsun; hayatın rutini içinde eskilerin yaşadığı anlamlı hayatları bulamayan, kalabalıklar içindeki yalnızlığı hisseden ve yaptıklarına hissiyat ya da değer yüklemek isteyen bu insanlar için duygusal gel-gitler bir tür yaşadıklarını hissetmenin en gerçek yolu. Bir diğer neden ise ne kadar gösterişli ya da kusursuz olsalar da kendilerine duydukları güvensizlik… Rekabetin hızla arttığı modern zamanlarda; bunu yaparken yorulan D kuşağı, er ya da geç soluğu rehabilitasyon merkezlerinde alıyor.
D Kuşağı Depresyon Belirtileri:
Uyku bozuklukları sıktır. Uykusuzluk, gece sık sık uyanma, tekrar uykuya dalamama, sabah erken uyanıp tekrar uyuyamama veya fazla uyuma şeklindedir.
Yeme sorunları sıktır. Az yeme ve buna bağlı kilo kaybı veya fazla yemeye bağlı kilo alımı olabilir.
Değersizlik, umutsuzluk ve suçluluk duyguları olur. Hastalar genelde bir işe yaramadıklarını düşünürler. Gelecek ümitsiz ve karanlıktır. Hiçbir şey iyiye gitmeyecektir. Hastaların kendini suçlama eğilimi yoğundur. Suçluluk duyguları genellikle yetersizdir. Örneğin çok eskiden yaşanmış olaylar ve yapılan hatalar tekrar hatırlanır ve bunlara karşı suçluluk duyguları hissedilir. Hastalar genellikle bunun çok saçma olduğunu bildiklerini ancak frenleyemediklerini söylerler.
Konsantrasyon ya da karar verme güçlüğü vardır. İşe veya derse konsantre olmak güçleşmiştir. En ufak konularda karar verme güçlüğü içinde olduklarını hissederler.
İntihar düşünceleri veya intihar girişimi olabilir. Bazıları ne yolla intihar edeceğinin planlarını yapar. Bazıları da ancak intihar girişiminde bulunduktan sonra tedaviye gider.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder