17 Kasım 2013 Pazar

biyolojik çeşitliliği korumak...



Ben bir buğday tanesi olsam nerede başak verirdim, bir ceylan olsam hangi bozkırda koşar, günlük ağacı olsam nerede boy verir, kardelen olsam hangi dağda boyun bükerdim? Akdeniz foku olsam hangi kıyılara atardım kendimi, bir kum tanesi olsam hangi kumsalda savrulurdum?
Önce kayalar vardı sahnede, sonra sular köpürdü, rüzgârlar esti gürledi üzerlerinde, zamanla hayat yeşerdi üzerlerinde, canlandılar. Bir gün otlar bitmeye, çiçekler açmaya başladı kıraç dediğimiz topraktan. Bir kuş gelip geçti üzerinden, bir ağacın tohumunu bıraktı bu topraklara. Kertenkeleler, yılanlar, kurbağalar, geyikler, kurtlar, sırtlanlar ve satırların yetmeyeceği kadar çok canlı türü doldurmaya başladı bu büyük resmi. Ortaya Anadolu çıktı, hepimizin ortak vatanı…
Onlarsız; bozkır, orman, deniz, göl, nehir değil, yalnızca ıssız boş bir coğrafya burası… Onlar; bizim vatandaşlarımız: Anadolu’nun canlı türleri.
Türkiye’nin doğasını korumanın en etkin yöntemlerinden biri, şüphesiz bu toprakların biyolojik çeşitliliğini en iyi şekilde temsil eden alanların korunması. Bu alanları korumak ve sürdürülebilir kullanımını sağlayabilmek içinse, her şeyden önce alanların konumu, büyüklüğü ve biyolojik çeşitlilik açısından önemi hakkında bilimsel verilere sahip olmak gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder