Bir zeytin ağacı çok uzun ömürlü olup 200 ila 2000 yıl kadar 
yaşayabilir.Bu gün birçok Akdeniz ülkesinde 2000 yıllık zeytin ağacı 
vardı…r.
 Bu nedenle zeytin ağacının adı mitoloji ve botanikte “ölümsüz ağaç” 
tır. Zeytin dalı öteden beri “barışın simgesi” olarak algılanmıştır. 
Zeytin; Kutsal kitaplarda ismi geçen çok özel gıdalardandır.
Son zamanlarda kanser ile mücadelede önemli rol oynadığı belirtilen 
köpekbalığından çıkartılan sgualene adlı madde sızma zeytinyağında bol 
miktarda bulunur. Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimiyle bir köpekbalığı 
kıkırdağından alınacak kadar sgualene alınır.
Zeytinyağı kanser lezyonlarını önlemede çok önemli rol oynar.
Zeytinyağı hücreleri korur. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde hücreler yenilenir.
Zeytinyağın en sağlıklısı Sızma olanıdır.
Zeytinyağı doğal bir ilaç gibidir.
Yiyeceğin yanı sıra merhem olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin 
neden olduğu acı ile yanmayı giderici ve yumuşatıcı özellikleri olan bir
 losyondur da.
Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek 
internal gerekse eksternal dokuların yara veya ve enfeksiyonlarına karşı
 da faydalıdır.
Sindirim sistemini etkiler; ister soğuk olsun, ister sıcak olsun 
zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak mide asidini 
azaltır.
Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay 
olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi 
emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler.
Isıtılmış olsun ya da olmasın, zeytinyağı gastrit asiditeyi azaltabilmektedir.
Tahriş giderici etkileri azaltarak ülsere karşı koruma sağlar. 
Bağırsaklardan yiyecek geçişini kolaylaştırmak suretiyle konstipasyona 
engel olur.
Zeytinyağı safra kesesinin kon traksiyonlarını (kasılma) ve safra 
salgılanmasını uyararak safra taşı oluşum riskini azaltır, hazmı 
kolaylaştırır. Dalakta taş oluşumunu önler.
Sarılığa ve karaciğer sancılarına iyi gelir. Oruç tutanlar, sahurda 
bir çorba kaşığı zeytinyağı içerse safra kesesi ve bağırsakları 
rahatlatacaktır.
Sabah kahvaltıdan önce alınan 1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı, basit
 kronik kabızlığa iyi gelir. Basur şikâyetlerini giderir çiğ olarak 
içilebilir.
Anne sütünde de bulunan E vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda bulunur.
İçinde bol miktarda bulunan A-D ve E vitaminleri ile Anne karnında ve
 doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel olarak sinir 
sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren annelerde 
özellikle önerilen tek yağdır.
Akdeniz diyetinde önerilen tek yağ çeşidi” ZEYTİNYAĞI” dır.
Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
Yüksek tansiyonu düşürür; yaprakları ve dallarından çay yapılır 
içilirse insan sağlığına diğer katkılarının yanında kan şekeri 
seviyesinin düşmesine yardım eder.
Çok eskiden beri halk arasında ağrı, romatizma, burkulma ve adale incinmelerinde; zeytinyağı sürülerek tedavi oluna gelinmiştir.
Kötü kolesterol LDL`yi azaltırken, iyi kolesterol HDL`yi artırır.
Kalbimizin dostu zeytinyağı, hayvansal yağların tersine kandaki 
kolesterol miktarını ve dolayısıyla kalp krizi riskini azaltır. Kan 
plateletlerinin toplanmasına engel olarak kan pıhtılaşması riskini de 
yok eder.
Dünyada kalp hastalıklarının en az görüldüğü ülkeler, zeytinyağının yoğun olarak tüketildiği “Akdeniz “ülkeleridir.
İçerdiği linoleik asit yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen 
zeytinyağı, inek sütüne katıldığında anne sütüne yakın değer elde 
edildiği bilinmektedir.
Yaşamın temel koşulu, vücut hücrelerinin sürekli olarak kendilerini 
yenileyebilmeleridir. Çocukluk ve gençlik dönemlerin de çok hızlı olan 
hücre yenilenmesi, yaş ilerledikçe azalır ve yavaşlar.
Beslenme ile yaşlanma arasında güçlü bir ilişki vardır. Besinler 
vücudumuzda enerjiye çevrilirken oksidan denilen bazı maddeler açığa 
çıkar.
Hücre gelişimini olumsuz yönde etkileyen oksidanlar, yaşlanma 
sürecini de hızlandırır. Antioksidan adı verilen bazı maddeler ise, 
oksidanların olumsuz etkisini ortadan kaldırır. Başta E vitamini olmak 
üzere çok sayıda antioksidan madde içeren “zeytinyağı” hücreleri 
yeniler, doku ve organların yaşlanmasını geciktirir.
Zeytin üretiminin yoğun olduğu Akdeniz ülkelerinde çok eskiden beri 
sütü kesilen anneler, yağsız inek sütüne biraz zeytinyağı katarak 
bebeklerine verip bu eksiliğini gidermeye çalıştığı söylenir.
İçerdiği zengin E, A, D ve K vitaminleri ile her yaştaki çocuğun gerekli ihtiyacına yanıt verir.
İçinde bulunan bakır, manganez gibi minerallerde kemik gelişiminde 
çok olumlu etkiler sağlıyor.Bu vitaminler kemiklerin doğal gelişimine ve
 mineralleşmeye yardımcı olup, güçlenmesini hızlandırır. Her yaştaki 
insan için yararlıdır.
Zeytinyağı sağlık ve güzellik iksiridir. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır.
Beslenme uzmanları, son yıllarda diyabet rahatsızlıklarının arttığını
 belirterek diyette önerilen tek yağın bitkisel yağlar olduğunu, 
bunların içindede tek önerilen yağın “zeytinyağı” olduğunu belirtirler.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan bir başka sorun da, 
kireçlenmedir. Aralarında kalsiyumun da bulunduğu bazı mineraller, 
kireçlenmeyi önler. Zeytinyağı, bu minerallerin vücuttaki etkisini 
artırarak kireçlenmeye karşı önemli bir rol oynar.
Antioksidan maddeler içermesi nedeni ile diğer yağlara göre yüksek 
sıcaklıklarda bile daha dayanıklıdır ve bu özelliğine bağlı olarak 
kızartmalarda kullanılabilecek en sağlıklı yağdır.
Zeytinyağı, ekmek, pasta, kek, bisküvi vb gibi fırında pişen mamullere lezzet verir, bu tip gıdaların kurumasını önler.
Zeytin ağacının dalları, yaprakları ve reçinesi olduğu kadar, yağıda 
yıllardır ilaçların bileşimlerinde yer alan doğal maddelerden birisidir,
 doğal bir ilaçtır.
Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
Zeytin ve zeytinyağı, içlerinde bulunan linoleik asitten (omega-6 yağ
 asidi) ötürü yeni doğmuş bebekler ve gelişim çağındaki çocuklar için 
son derece faydalı besinlerdir. Linoleik asidin eksikliği, gelişimin 
yavaşlamasına ve hatta birtakım deri rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına
 neden olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder