Hepimiz yaşlanıyoruz ve yaşlandıkça da zamanın,
gerçek ilişkilerin, anlamlı çalışmaların, huzurun ve daha birçok şeyin
kıymetini anlıyoruz. Gerçekten de öyle mi peki? Bunu kendimize söylüyoruz ama
gerçekten de bunların anlamının, öneminin farkında mıyız?
Birçoğumuz, bambaşka şeylere dikkatimizi veriyoruz.
Zamanını boşa harcayan, anlamsız şeylerle vakit kaybediyoruz. Hayatta bizim
için önemli olan insanları, ilişkileri garanti gözüyle görüyoruz. İşe
giderken içten içe bir direniş, şüphe taşıyoruz. Elimizden gelenin en iyisini
yapmak için bitmek bilmeyen bir stres çarkına giriyoruz. Peki neden? Çünkü
hepimiz insanız ve insan denilen yaratık düzenli olarak yanlış yargılarda
bulunan, mükemmel olmayan bir varlık. Kendi kendimizi kafamızın içine
hapsediyoruz ve zihnimiz burada takılıp kaldığında dikkatimizi dağıtacak,
gerilimi azaltacak şeyler arıyoruz. Oysa bunu yaparak, aynı zamanda en önemli
olan şeylerden kopup yine dikkatimizi dağıtmış oluyoruz.
İnsan yaş aldıkça sakinleşiyor, hayatın içindeki
anlamsız dramalara, meşguliyetlere, dikkat dağıtıcı unsurlara daha az vakit
ayırıyor. Büyüdükçe, hayat hepimizi daha alçakgönüllü hale getiriyor.
Anlamsız şeylerle ne kadar çok vakit kaybettiğimizi fark etmeye başlıyoruz ve
gerçekten önemli olan şeylere dikkatimizi yoğunlaştırıyoruz.
Derler ki; öğlen ve akşam, sabahın hiçbir zaman
şüphelenmediği şeyin farkına varır. Ama, öğlen ve akşamı planlayan da sabahın
ta kendisidir. Siz de daha hayatınızın sabahını yaşarken, öğlen ve akşam
vakitlerini planlayın. İşte önümüzdeki 40 yılınızı planlamanın anahtarı:
1. Zamanınız kısıtlı, her günün kıymetini bilin.
Zaman geçtikçe, geçmişte kalan günlerin sayısı artıyor
gelecekteki günlerin sayısı azalıyor. O uzak sandığınız gelecek, bir anda
gelmiş oluyor. Hayatınızı geleceği bekleyerek geçirmeyin. Bazı insanlar tüm
gün saatin 6 olmasını bekliyor, tüm hafta cuma gününün gelmesini bekliyor,
tüm yıl tatili iple çekiyor. Siz onlardan biri olmayın. Hayatı beklemeyin
çünkü siz beklerken o elinizden akıp gidiyor. Zamanınızı verimli kullanmak
için, gerekli olmayan şeylere odaklanmayın. Hayatta tek bir şeye odaklanın; o
da yaşadığınız an.
2. Gerçek ilişkileri önemseyin.
Eş dostlarınızın olması, arkadaş canlısı olmak güzel
bir şey. Ancak çevrenizle çok fazla vakit geçirip etrafa yayılırken, sizin
için gerçekten önemli olan kişilere de yeterince vakit ayırın. Zamanınız
kısıtlı ve er ya da geç hayatta sadece sevdiğiniz insanların etrafınızda
olmasını ve size iyi niyetle gülümsemesini istediğiniz bir noktaya
geleceksiniz. Aslında hepimiz bunu biliyoruz ancak hayatın koşuşturmacası
içinde bir sürü insanla tanışıyoruz, bazen dostluklarımızı sürdürüyoruz,
bazen kısıtlı şeyler paylaşıp zamanla kopuyoruz. Eğer hayatınızdaki önemli
kişilerin kıymetini bilmek istiyorsanız, onlara sunacağınız en değerli şey
samimi ilginiz olur. Gerçekten sevdiğiniz kişinin yanında olmak, zaman
kısıtlaması olmadan onu dinlemek ve hislerini anlamaya çalışmak, sevdiğiniz
birine sunabileceğiniz en değerli şey.
3. Yapmak istediğiniz şeylere tutkuyla yaklaşın.
Tutku çok güçlü bir duygudur. İçinizde, en
derinlerde durur ve sizin duygularınızı, seçimlerinizi, eylemlerinizi yöneten
şey aslında tutkunun ta kendisidir. Tutkuyu görmezden gelemezsiniz, görmezden
gelmemelisiniz. Hayattaki en önemli kazanımlarınızın ve en güzel anlarınızın
kökünde, her zaman tutkularınız yatar. Aşk için duyduğunuz heyecan, işinizden
aldığınız keyif, hayattaki amacınızın ne kadar net olduğu, içinde
bulunduğunuz anı yaşama arzusu, hepsi tutkularınızı feyz alır. Tutkusuz bir
hayat, yaşanmamış bir hayattır. Tüm bunlar size biraz melodram gibi gelebilir
ancak doğrusu bu. 40 yıl sonra geriye dönüp baktığınızda, hayatınızın her bir
gününü tutkulu ve dolu dolu yaşadığınız için şükredeceksiniz. Bu yüzden
derinlere inip tutkularınızın neler olduğunu keşfetmelisiniz.
4. Huzurlu bir zihniniz olsun.
Hayat bir dizi değişimlerden ibarettir. Bu
değişimlere direnmeyin, hayatın özünde yatan değişime direnmek, size sadece
gereksiz stres yaratır. Değişimin gerçekliği bırakın yolunu bulsun, aksın.
İnsan yaş aldıkça, bir şeyleri kabul etmenin gücünün farkına varır. Kabul
etmek, aslında bir şeylerin kendi yolunu bulmasına izin vermektir. Kabul
etmek; hayatınızdaki gerçekleri önemsememek değil, hayatta kontrol
edebileceğiniz tek şeyin kendiniz olduğunu fark etmektir. Hepimizin içinde
sonsuz bir kabul etme ve huzuru bulma gücü yatıyor. İçinizdeki huzuru bulmak
için çevresel koşullara ihtiyacınız yok. O her zaman orada, sadece sizin onu
keşfetmenizi bekliyor. Onu bulmak için tek yapmanız gereken, kabullenme
gücünüzün farkına varmak ve zihninizde olup bitenleri sessizce kabul etmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder