15 Ekim 2025 Çarşamba

evde geçen günlerde kendinize yaptığınız en güzel şey?

Evde geçen günlerde kendime yaptığım en güzel şey, zamanın kıyısında unutulmuş bir sessizliği yeniden keşfetmekti. Günlerin birbirine benzediği, saatlerin anlamını yitirdiği o içe dönük mevsimde, dış dünyanın gürültüsünden arınmış bir iç sesle baş başa kalmak, belki de en derin iyilikti kendime. Kalabalıkların uzağında, kendi varlığımın yankısını dinlemek; düşüncelerimi, duygularımı ve geçmişimi bir araya getirerek içsel bir harita çizmek… Bu, görünmeyen bir yolculuktu. Ne bavul vardı ne rota; sadece ben ve zihnimin kıvrımları.

Bu süreçte, kendime verdiğim en büyük armağan, düşünmeyi yeniden öğrenmek oldu. Aceleyle tüketilen bilgi yerine, sindirilmiş anlamlara yönelmek; okuduğum bir cümlede durup onun ağırlığını hissetmek; bir kelimenin kökenine inip onun tarihsel yükünü taşımak… Bunlar, zihinsel bir arınma gibiydi. Evde geçen günler, bana düşüncenin yalnızca bir araç değil, bir varoluş biçimi olduğunu hatırlattı. Ve bu hatırlayış, kendime duyduğum saygıyı yeniden inşa etti.

Kendime yaptığım bu iyilik, bedenime de sirayet etti. Sessiz sabahlarda içilen bir fincan çayın buharında, yürüyüşe çıkmadan önce dinlenen bir müzik parçasında, ellerimle hazırladığım sade bir öğünde… Her biri, kendimi önemsemenin küçük ama anlamlı ritüelleriydi. Ev, artık sadece dört duvar değil; içsel bir mabede dönüştü. Ve ben, o mabedin hem sakini hem de bekçisi oldum.

Sonuç olarak, evde geçen günlerde kendime yaptığım en güzel şey, kendimi yeniden tanımak, yeniden sevmek ve yeniden sahiplenmekti. Dış dünyanın taleplerinden arınmış bir iç dünya kurmak, belki de en radikal iyilikti. Çünkü insan, kendine döndüğünde değil; kendini dinlediğinde iyileşir. Ve bu iyileşme, sessizce olur—tıpkı evin içinde büyüyen bir çiçek gibi, kimse fark etmeden ama derinlemesine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder