Farkındalık, yalnızca gözle görülenin ötesine geçebilen bir zihnin ayrıcalığıdır. İnsan, varoluşunun girdabında sürüklenirken çoğu kez kendi özüne yabancılaşır; çünkü gündelik telaşlar, hakikatin sesini bastıran bir uğultuya dönüşür. Oysa farkında olmak, zamanın akışında durabilmek, anı bir mercek gibi büyütüp içindeki anlamı görebilmek demektir. Bu, yalnızca düşünmek değil, düşüncenin kendisini sorgulamak; yalnızca yaşamak değil, yaşamın nedenini ve yönünü tartmakla mümkündür.
Farkında olmalı insan; çünkü her eylem, bir niyetin yankısıdır. Sessizce geçip giden günlerin ardında, fark edilmemiş duygular, söylenmemiş sözler ve yaşanmamış ihtimaller birikir. İnsan, kendi iç evreninin haritasını çıkaramadıkça, dış dünyanın karmaşasında kaybolmaya mahkûmdur. Bilinç, yalnızca bilgiyle değil, bilginin ağırlığını taşıyabilme kudretiyle derinleşir. Ve bu kudret, ancak içsel bir uyanışla, varlığın özüne yönelmiş bir dikkatle filizlenir.
Farkında olmalı insan; çünkü her karşılaşma, bir aynadır. Diğerlerinde gördüğümüz, çoğu kez kendimizden kaçırdığımızdır. Bir bakışta, bir sözde, bir sessizlikte yankılanan anlamlar, ruhun en kuytu köşelerine dokunur. Farkındalık, bu dokunuşları duyabilme inceliğidir. Ve bu incelik, insanı sıradanlıktan çıkarıp hakikatin eşiğine taşır. Orada, ne zamanın ne mekânın hükmü kalır; yalnızca varoluşun çıplak gerçeğiyle yüzleşme cesareti vardır.
Farkında olmalı insan; çünkü yaşam, fark edilmeden geçip giden bir rüyaya dönüşebilir. Ve rüyalar, ancak uyanıldığında anlam kazanır. İnsan, kendi varlığının tanığı olabildiği ölçüde özgürleşir. Bu özgürlük, dışsal zincirlerin kırılması değil, içsel körlüklerin aşılmasıdır. Farkındalık, bir uyanıştır; ama bu uyanış, acıtır. Çünkü hakikat, çoğu kez konforun karşısında durur. Yine de insan, hakikatin yükünü taşımayı göze aldığında, gerçek anlamda yaşamaya başlar.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
19 Ekim 2025 Pazar
farkında olmalı insan...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder