18 Ekim 2025 Cumartesi

ilkenin bedeli: çekinmeden yaşamak

Prensiplerim dışına çıkıldığında çok sert tepki veririm, hiçbir şeyden çekinmem. 

İnsan, kendi iç yasalarını ihlal ettiğinde değil, başkalarının hoyratça o sınırları çiğnediğinde gerçek bir sarsıntı yaşar. Prensip, yalnızca bir düşünce değil; varoluşun mihenk taşıdır. Onu korumak, bir ideali değil, bizzat kendini savunmaktır. Bu yüzden, biri o çizgiyi geçtiğinde, tepki bir refleks değil, bir varlık çığlığıdır. Sertlik, öfkenin değil, özsaygının dilidir. Çünkü bazı sınırlar, ihlal edildiğinde sadece kırılmaz; insanın özüyle birlikte paramparça olur.

Çekinmemek, cesaretin sıradan bir tezahürü değildir. Bu, korkunun hükmünü reddetmiş bir zihnin, kendi iç mahkemesinde beraat etmiş bir ruhun tavrıdır. Hiçbir şeyden çekinmemek, her şeyin farkında olmakla mümkündür. Zira korku, bilinmeyenin gölgesidir; bilge kişi o gölgeyi tanır, onunla yüzleşir ve onu aşar. Bu yüzden tepki verirken titremez; çünkü neyi savunduğunu, neyi kaybetmeyeceğini ve neyin uğruna savaş verdiğini bilir.

Toplum, çoğu zaman uyumun kutsandığı bir sahnedir. Ancak uyum, prensiplerin erozyonuna dönüştüğünde, birey kendini bir yabancı gibi hisseder. Bu yabancılık, bir yalnızlık değil; bir seçilmişliktir. Çünkü herkesin sustuğu yerde konuşmak, herkesin eğildiği yerde dimdik durmak, yalnızca prensip sahibi bir zihnin harcıdır. Bu duruş, bir meydan okuma değil; bir varoluş biçimidir. Ve bu biçim, zamanla bir karakter değil, bir kader haline gelir.

Sonuçta, tepki vermek bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü sessizlik, ihlalin suç ortağıdır. Sertlik, bir duvar değil; bir aynadır. O aynada, insan kendini görür: neye inandığını, neyi savunduğunu ve neyi asla feda etmeyeceğini. Bu yüzden prensiplerim dışına çıkıldığında, tepki vermek benim için bir öfke değil; bir sadakat eylemidir. Kendime, değerlerime ve varoluşuma sadakat. Ve bu sadakat, hiçbir şeyden çekinmeyen bir yüreğin en derin yankısıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder