27 Haziran 2019 Perşembe

Balık Çorbası


Balık Çorbası Nasıl Yapılır?
Malzemeler
  • 1 adet orta boy balık (levrek, kefal gibi beyaz etli olanlar tercih edilir ama her türlü balık olabilir)
  • 5 su bardağı su
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 1 adet havuç
  • 2 adet defne yaprağı
  • 1 dilim limon
  • Tuz
  • Tane karabiber
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 3 yemek kaşığı un
Üzeri için
  • 2 diş rendelenmiş sarımsak
  • 1/2 çay bardağı sirke
Hazırlanışı
  1. Temizlenmiş yıkanmış balığı başı ve kılçıkları kalacak şekilde ortadan ikiye kesin. Kabukları soyulmuş ve yıkanmış havucu da iri parçalar halinde doğrayın. Soğanı 4’e bölün. Hepsini bir tencereye koyun, tuz, tane karabiber, limon dilimi ve defne yapraklarını da tencereye alın ve 5 bardak suyla, 20 dakika kadar, balıklar yumuşayana kadar pişirin.
  2. Haşlanan balığı bir kevgirle tencereden alın ve soğuduktan sonra kılçıklarını ayıklayıp küçük parçalar halinde didikleyin, bekletin.
  3. Çorbayı pişireceğiniz tencerenin dibine tereyağını koyun ve eritin. Eriyen tereyağına 3 kaşık un ilave edin ve çırpma teliyle karıştırarak, unu kavurun. Rengi hafifçe sararan una, yavaş yavaş balık suyunu (içindeki sebzeleri süzerek) ekleyin ve telle çırpmaya devam edin.
  4. Topak kalmayacak şekilde çırparak kaynattığınız ve koyulaşan balık suyuna, didiklediğiniz balık parçalarını ekleyin. Bir taşım daha kaynatarak ocağı kapatın. Servis ederken üzerine, rendelenmiş sarımsakla karıştırdığınız sirkeyi gezdirin.
Bu tarifi, 2 ya da daha fazla, farklı çeşit balıkla da yapabilirsiniz.
Balık Çorbası Nelere İyi Gelir?

Yüksek miktarda omega 3 yağı içeren balık,  A, B2, B3, B12, D ve E vitaminleri ve folik asit, fosfor, kalsiyum, sodyum, selenyum mineralleri bakımından da çok değerli bir besindir. Bütün bunların yanında çok değerli bir hayvansal protein kaynağıdır. Beyin fonksiyonlarının geliştirilmesine sağladığı katkıyla alzheimer’ı önlemeye yardımcı olur. Beyin gelişimi bakımından, gebelik sırasında anne adaylarının ve 7. aydan itibaren karışık beslenmeye başlayan bebeklerin diyetinde mutlaka yeri olması gereken bir besindir. Kan basıncını düşürür ve böylece kalp ritmini düzenler. Bu da kalp krizi riskini ciddi oranlarda azaltır. Hipertansiyon (yüksek tansiyon) hastalığına yakalanma riskini azaltır, damarları temiz tutarak diğer kalp ve damar rahatsızlıklarının engellenmesine yardımcı olur. İnsan vücudunun üretemediği ve mutlaka besinler yoluyla alması gereken çoklu doymamış yağ asitlerinin en önemli sağlayıcısı balıktır. Aynı zamanda çok güçlü bir antioksidandır. Arterit rahatsızlığını önler. Kemiklerin güçlenmesine yardım eder. Zihin yorgunluğunu giderir. Bağışıklık sistemini destekler ve böylece özellikle soğuk kış aylarında, tekararlayan enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Bağışıklık sistemine olan desteği, diyabet gibi immün sistem hastalıklarında da fayda sağlar. Kandaki şeker seviyesini düzenler. İçeriğindeki yağlar, iyi kolesterol seviyesini yükseltir. Haftada 2 öğün balık yemekle, felç riskinin %6-12 arasında azaldığına dair ciddi araştırmalar vardır. Nöronları beslediği için beyne fayda sağlar. Beyin için oldukça yararlıdır. Kansere yakalanma riskini azaltır. Vücuttaki yağ birikimini önlediği için obeziteyi engeller. Zayıflama diyetlerinde mutlaka yer vermek gerekir. Özellikle yağlı balıklarda bol miktarda bulunan Omega-3 yağ asitleriyle ilgili yapılan son araştırmalar, düzenli balık tüketimiyle hastalık risklerinde çok ciddi düşüşler yaşandığını ortaya koymuştur. Zayıflamak isteyen ve yağ kullanmaktan çekinenlerin, gönül rahatlığıyla tüketebilecekleri, ve diyetlerini egzersizle desteklediklerinde çok başarılı olacakları bir besin maddesidir.
Balığın Kullanımı

3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, ne yazık ki balık tüketimi dünyanın diğer ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar azdır. Türkiye’de yıllık balık tüketimi kişi başına 8 kilogram, dünyada ise bu rakam yaklaşık 16 kilogramdır. Sağlıklı bir beslenme için haftada en az 2 öğün balık tüketmemiz gerektiği düşünülürse, çoğumuzun ayda 2 defa bile balık yemediği ortaya çıkıyor. İklim değişiklikleri, denizlerin giderek kirlenmesi ve bilinçsiz avlanma sebebiyle, sularımızda yetişen balık çeşitleri de giderek azalıyor. Her yıl avlanma sezonu açıldığında mevsim balıklarını ucuz ve bol bulabileceğimiz ümidiyle tezgahlara koşuyor fakat çoğu zaman hayal kırıklığına uğruyoruz. Özellikle soğuk kış aylarında balık yiyerek bağışıklık sistemini güçlendirmek mümkündür. Kemik ve diş gelişimi için çok gerekli olan D vitaminini, kış mevsiminde güneşten yeterince alamayacağımız düşünülürse, balığın önemi burada da kendini gösteriyor.
Öteden beri ülkemizde, balık ve süt ürünlerinin birlikte tüketilmesinin sakıncalı olduğu inancı yaygındır; örneğin balıkla birlikte ayran içmenin zehirlenmelere sebep olacağı söylenir. Bu tamamen yanlış bir inanıştır ve eğer balık taze değilse, tek başına tüketildiğinde bile gıda zehirlenmelerine sebep olabilir. Balığın taze olup olmadığını anlamak için, önce gözlerine bakmak gerekir. Parlak ve lekesiz gözleri, kırmızı-pembe solungaçları, diri solungaç ve yüzgeçleri, balığın taze olduğunu anlamamıza yarayan ilk belirtilerdir. Derisi gergin olmalı ve etli yerine parmak basıp çekildiğinde kalan izin hemen yeniden dolmalı ve renklenmeli.
Mevsim balıkları, büyüklüklerine ve yağlı-yağsız olmalarına göre, fırında, tavada ya da mangalda pişirilerek tüketilebilir. Fırında pişirmelerde, soğan, domates, biber gibi sebzelerle birlikte buğulama usulü pişirildiğinde de besleyici değeri artar. Balık çorbası, özellikle gelişme çağındaki çocuklar ve yaşlılar için çok faydalıdır ve bağışıklık sisteminin ihtiyacı olan her türlü desteği sağlar. Balıklar bol bulundukları mevsimde ve güvenilir satıcılardan alınmalıdır. Taze balıklar satın alındıktan en fazla 1 saat sonra, pulları ve içi temizlenmeli, akan suyun altında iyice yıkanmalıdır. Suyu süzülen balıklar pişme vakti gelene kadar, buzdolabında muhafaza edilmelidir. Bu şekilde temizlenen ve ayıklanan balıklar, uygun bir kap içinde 6 aya kadar, derin dondurucuda saklanabilirler. Buzdolabında ise 1-2 günden fazla bekletmemek gerekir. Tüm hayvansal gıdalarda olduğu gibi balık da çiğ olarak tüketilirse, pek çok parazit, bakteri ve virüs bulaştırma riski taşır. Taze balık bulunamayan zamanlarda, konserve ya da ambalajlı balık alınacaksa, mutlaka son kullanma tarihine ve ambalajın zarar görmemiş olduğuna dikkat edilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder